Evet, bu da oldu ve Batılı insan hakları örgütlerinden Müslüman ülkelere anlamlı bir çağrı geldi: “Doğu Türkistan’a neden destek vermiyorsunuz?”
Tabiî ki insan hakları meselesi doğu ya da batı ile değil, bütün insanlıkla ilgili bir meseledir. Dolayısıyla bir yerde hak ihlâli olduğunda bütün dünyanın, bütün ülkelerin ve insanlığın itiraz etmesi gerekir ve beklenir. Bununla birlikte Müslümanların hak konusunda daha hassas olması da gerekir. Hele hele bir Müslümana zulüm yapıldığında, bütün İslâm âleminin bu zulme karşı çıkması önemli bir vazifedir. Müslüman Müslümanın kardeşi olduğuna göre ve “Komşusu açken tok yatan bizden değil” hadisi şerifi de bilindiğine göre başka türlü olması mümkün müdür?
Böyledir ve böyle de olması gerekir. Ancak ne yazık ki İslâm âlemi, ‘komşu’sundaki zulme ilgisiz kalabiliyor. Doğu Türkistan’da ciddî bir haksızlık ve zulüm yaşandığı belki de 50 yıldır konuşulur, tartışılır ve gündeme gelir. Ne hikmetse İslâm âleminin temsilcisi durumundaki sivil toplum kuruluşları ya da diğer teşkilâtlar bu zulme gerektiği kadar tepki gösterebilmiş değil. Elbette maksat, Çin zulmünü sona erdirmek ve Doğu Türkistan’da yaşayanların ‘insanca yaşayabilme imkânı’na kavuşmasıdır. Bunu yapmak için dünyadaki bütün insanların bir olması elzemdir.
İşte Müslüman kuruluşların yapması gereken çağrıyı, insan hakları alanında faaliyet gösteren ‘yabancı’ sivil toplum kuruluşları yapmış ve Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı ihlâllerin araştırılması için bir Birleşmiş Milletler soruşturma komisyonu kurulması çağrısında bulunmuş.
Aralarında İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) gibi STK’ların da bulunduğu kuruluşlar, söz konusu komisyona özellikle Müslüman ve Avrupa ülkelerinin öncülük etmesini isteyip 25 Şubat’ta (2019) Cenevre’de toplanacak BM İnsan Hakları Konseyi’nin bir karar alarak Doğu Türkistan’a uluslar arası bir keşif heyeti göndermesini de talep etmişler. Doğu Türkistan’da yaşanan ağır insan hakları ihlâllerine vurgu yapan İnsan Hakları İzleme Örgütü Genel Direktörü Kenneth Roth, “Sincan’da meydana gelen hak ihlâlleri çok ciddî ve bu suistimallerin boyutu da tartışmasız uluslar arası bir incelemeyi gerektiriyor. Eğer Müslüman ülkeler BM’nin Myanmar’ın Arakanlı 700 bin Müslüman’a yönelik zulmünü soruşturmasına destek vermeye istekliyse, neden Çin’in 1 milyon Uygur’a uyguladığı zulüm için aynı şeyi yapmıyorlar?” diye sormuş. (tr.euronews.com, 5 Şubat 2019)
Böyle bir soru sorulmadan İslâm âleminin ve tabiî ki Türkiye’nin Doğu Türkistan’da yaşanan haksızlığa itiraz etmesi gerekirdi. Belki itiraz ediliyor, ama bu itiraz çok alt düzeyde yapıldığı için şimdiye kadar netice alınabilmiş değil.
Bunları ifade ederken Türkiye’nin imkân ve kabiliyetlerinin de farkında olmak gerekir. Fakat mesele insan hakları. Dolayısıyla dünyadaki ‘iyi’ insanlarla bir olunursa, Çin de dize gelir. Zaten başka yolu da yok. Bu bakımdan iyilerle birlik kurulsun, kötülere karşı birlikte mücadele edilsin çağrıları anlamlıdır.
Türkiye’nin ve İslâm âleminin bunu başarması gerekir. Aksi halde örnek alınan bir ülke olma iddiası boşta kalır ve Türkiye’ye güvenen ‘komşu’lar hayal kırıklığına uğrar.
Yapamayacağımız vaadlerde bulunmayalım ve bulunduğumuz vaadleri yapalım. Ki inandırıcı, güvenilen, etkili, örnek alınan bir ülke olabilelim inşallah.