"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şefkat, talim, terbiye, eğitim ve çocuk

Ali FERŞADOĞLU
01 Ekim 2016, Cumartesi 18:00
Şefkat acımak, yardım etmek demektir. İnsan merhamet, yani şefkat sahibidir.

Annelerde ise hayatını feda edecek derecede zirvededir. Ancak, şefkatli olmak yetmiyor. Sınır ve ölçüsü de önemli. Şefkat yerli yerinde ve dengeli kullanılmalı.

Şefkatin ölçüsünü de âlemlere rahmet olan Peygamberimiz (asm) yaşayarak ders vermiştir. Şefkatimiz, İlâhî şefkat derecesini aşmamalı. Eğer taşsa, merhamet ve şefkat değil, dalâlete ve ilhada (gerçek inançtan sapmaya) sirayet eden (bulaşan) ruhî ve kalbî bir hastalıktır.1 Ayrıca fazla şefkat elem, üzüntü sebebidir.

Meselâ, hayatını, ruhunu yavrusu için feda eden şefkat kahramanı anneler, kimi zaman ve yerde şefkat sınırını aşabiliyor. Ve bu yüksek duygularını çocuklarının aleyhinde kullanabiliyor! O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor.2

Veya, çocuğunu, “Ay yavrucuğum, ne de mışıl mışıl uyuyor, bu soğukta uykusunu bölmeyeyim!” diyerek sabah namazına kaldırmıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o masum çocuğunu, ahirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şikâyetçi olmayacak mı? Dünyada da, İslâm terbiyesini tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder. Evet, bu hakikî ihlâs ile hakikî bir fedakârlık taşıyan validelik şefkati sû-i istimal edilip, masum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan ahiretini düşünmeyerek, muvakkat fânî şişeler hükmünde olan dünyaya o çocuğun masum yüzünü çevirmek ve bu şekilde ona şefkat göstermek, o şefkati sû-i istimal etmektir.3

Dipnotlar: 1- Kastamonu Lâhikası, s. 48. 2- Age, s. 49. 3- Lem’alar, s. 201.

Okunma Sayısı: 3419
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ibrahim tazeoğlu

    1.10.2016 15:27:04

    Arkadaşlarımla bilhassa risale talebeleriyle yazışıyor sohbet ediyorum onlara hangi siyasi misyonu destekliyorsunuz dediğimde genelde siyaset yapmıyorum cevabını alıyorum yazık risalelerin tavsiyelerine uyulmasın diye yapılan derin operasyonlardan olsa gerek siyaset in ne olduğunu nerde başladığını bilmiyorlar bir risale talebesinin siyasi misyonları bilmemesi cehalet inin göstergesidir demokrat misyonu desteklemeyen risale talebesinin nurculuğundan şüphe edilmelidir siyaset seçimlerde aday olmak la adım atılan bir zemindir bu zemin nurculara ve siyasal islamcılara halkın yüzde atmış yetmiş i muttaki müslüman oluncaya kadar tabiri caiz ise yasaklanmıştır siyasetten ve şeytan dan Allah a sığınırım diyen üstad ı iyi anlamak lazım anlamak siyaset in sınırını belirlemek ile başlar aynı üstad siyasi misyonları daha hepsi nüzul etmeden önce dörde ayırıp hangisinin nereye kadar takip edileceğini belirtmiştir bunları bilmek ve bildirmek her risale talebesinin görevidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı