Hz. Mevlânâ (ra), müminlerde hırsın sebeb-i hasaret olduğunu şu güzel temsille anlatır:
Bir gün yere bir damla bal düştü. Küçük bir karınca geldi, balın tadına baktı ve gitti. Bal hoşuna gitmişti. Bir zaman sonra tekrar geldi, biraz daha yedi… Gitmek istedi, ama bal lezzetli gelmişti. Bir türlü bırakamadı; kendini balın lezzetine kaptırdı; bal damlasının içine girdi. Çıkmak istedi; fakat, gücü yetmedi. Debelendikçe daha da battı ve balda can verdi.
Karınca hırs göstermeseydi ve az bal ile yetinseydi ölmeyebilirdi! Hikmet ehli der ki: “Dünya büyük bir bal damlasıdır. Kim ondan yetecek kadarıyla iktifa ederse kurtulur. Kim de ona dalarsa, karınca misali battıkça batar ve helâk olur...”
Hırs, bir şeye olan aşırı, sonu gelmez istek, tutkulu istek. “Hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir. Hattâ, hayat-ı içtimaiyeye sahip olan mübarek karınca dahi, güya hırs vasıtasıyla ayaklar altında kalmış, ezilir. Çünkü, kanaat etmeyip, senede birkaç tane buğday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arı, kanaatinden dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinden, balı insanlara emr-i İlâhî ile ihsan eder, yedirir.”1
“Hırs, haybet ve hasârettir. Maksudunu kaçırmak ve istiskale mâruz kalıp teshilât ve muavenetten mahrum kalmak, hattâ ‘Elharisu haibun hasirun/yani, Hırs, hasâret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir’ olan darbımesele mâsadak olur.
“Hırs ve kanaatin tesiratı, zîhayat âleminde gayet geniş bir düsturla cereyan ediyor. Ezcümle, rızka muhtaç ağaçların fıtrî kanaatleri, onların rızkını onlara koşturduğu gibi, hayvânâtın hırsla meşakkat ve noksaniyet içinde rızka koşmaları, hırsın büyük zararını ve kanaatin azîm menfaatini gösterir.”2
“Ey divane baş ve bozuk kalb! Zanneder misin ki Müslümanlar dünyayı sevmiyorlar veyahut düşünmüyorlar ki fakr-ı hale düşmüşler; ve ikaza muhtaçtırlar, tâ ki dünyadan hissesini unutma-sınlar?
“Zannın yanlıştır, tahminin hatadır. Belki hırs şiddetlenmiş; onun için fakr-ı hale düşüyorlar. Çünkü mü’minde hırs sebeb-i hasârettir ve sefalettir. ‘Elharisu haibun hasirun/Hırs, hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir.’ durub-u emsal (atasözü) hükmüne geçmiştir.” 3
Evet, kimileri karınca misal, hadiseler, bilhassa tamah ile siyasÎ arpalıklara dalar, hırs bataklığına düşerse batar, gark olur gider!
Dipnotlar:
1. Mektubat, Enst./intr., s. 350.
2. Lem’alar, Enst./inter., s. 149.
3. Lem’alar, Enst./inter., s. 126.