Siyaset bilimi ayrı bir daldır. Ancak, Risale-i Nur dürbünüyle içtimaî, siyasî hadiseleri gözlemleyerek anlamaya çalışıyoruz.
Zira, “Risale-i Nur sadece iman dersi değil, içtimaî [siyasî] ders de verir.”1 , “Tarafımdan cevap, onların [soru soran halk, talebe ve ulema] cânibinden suâl etmek vazifesiyle mükelleftir. Hem de siyaset tabiblerine, teşhis-i illete [siyaset doktorlarına hastalığı teşhise] dâir hizmet ile muvaz- zaftır [vazifelidir].”2
Ayrıca Hutbe-i Şâmiye, Sünuhat, Divan-ı Harb-i Örfî, Lahikalar (27. Mektub’tur), Hutuvat-ı Sitte, Beyanat ve Tenvirler gibi eserlerinde Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye'nin bu zamandaki içtimaî, siyasî ölçü ve stratejileri teferruatıyla ortaya konmuştur.
“Önümüzdeki yıl, kesin seçim var!..” hükmünü nereden çıkarıyoruz? Zira, psiko-sosyal ve siyasî ilimler de göstermiştir ki, toplum sıkıntı, zor, bunalımlı bir hayata düştüğü vakit iktidarı seçime zorlar! Kin, öfke, nefret birikiminin ateşiyle kaynayan tencerenin kapağı açılmazsa, sosyal ve siyasî patlamalar kaçınılmaz! Seçimin hileli veya hilesiz yapılması ayrı bir mesele!
“Önümüzdeki yıl, kesin seçim var!..” hükmümüzün ikinci göstergesi; Cuma hutbesinde hatip, “Yarın Merkez Camimizde ‘Sabah Namazı Buluşmaları’ tekrar başlıyor!” ilanıyla, cumartesi öğle namazında imamın tesbihat için start verip sesli yapmasıdır. Ve AKP il, ilçe teşkilatı üyelerinin daha yoğun namaza gelmeye başlamalarıdır!
Her seçim döneminde din aynen böyle yoğunlukla istismar, âlet ve basamak edilmiştir! Zira, “Bazı münafıklar dindarları perde yapıp dini siyasete âlet; sonra da siyaseti dinsizliğe âlet etmeye çalıştıklarından safdil dindarları [...]”3 kandırıp aldatageldiler! İnşâallah toplum uyanmış ve şu hakikate gelmiştir: “Millet uyanmış; mugalata [yanıltmaca] ve cerbeze [demagoji] ile iğfal olunsa da [yani aldatılsa da] devam etmeyecektir. Hakikat telakki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden [fışkıran, coşan] efkâr-ı umumiye [kamuoyu] ile, o aldatmalar ve mugalatalar dağılacaktır. Ve hakikat meydana çıkacaktır. İnşaallah.”4
Artık aldanmanın da doyum noktasına gelindiğini düşünüyoruz... Bir çay bardağına iki şeker atarsınız, erir; iki daha atarsınız, erir… İki daha atarsanız, artık çay doyum noktasına gelmiştir, erimez! Mükerreren şaşırtılan, aldatılan, kandırılan bazıları, artık doyum noktasına gelmiştir, diye düşünüyoruz! Ferasetli bir mümin, “Bir delikten iki defa ısırılmaz.”5
Ve bir diğer gösterge: TÜSİAD’ın çıkışı! Demek bıçak kemiğe dayanmış!
Dipnotlar
1- Hizmet Rehberi, s. 60.
2- ESDE, Münazarat, s. 158.
3- Beyanat ve Tenvirler, s. 216.
4- ESDE, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 136.
5- Buharî, “Edeb”, 83; Müslim, “Zühd”, 63.