"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geçmişle yüzleşme mecburiyeti

Ahmet BATTAL
17 Temmuz 2024, Çarşamba
Ankara’da silahlı saldırı sonucu öldürülen Ülkü Ocaklarının eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ciddi bir hak arama mücadelesinin içinde. Medya da bir ölçüde kendisine yardımcı olmaya çalışıyor. Bu güzel.

Kendisinin amaçları konusunda radikal milliyetçilerin sosyal medyada yazıp söyledikleri aslında kendisinin doğru yolda olduğunu ve siyaset ve suç örgütleri konusunda adeta karanlık köşeleri aydınlattığını gösteriyor. Ateş, Medyascope Haber Müdürü Göksel Göksu’nun “Birbirini yüreklerindeki acıdan tanıyan iki kadın: Ayşe Ateş ve Rakel Dink” başlıklı yazısına da atıf yaparak, “Geçmişteki hatalarımla, yanlışlarımla yüzleştim. En ağır özeleştiriyi yaptım. Ortak kader yaşayan bütün kadınlar öz kardeşimdir” demiş.

Evet, ideolojiler ve ideolojimsiler uğruna erkekler zulme mazur kalır, hatta ölür ve kadınlar ve çocuklar kendi kaderini yaşar. Ama o kaderin içinde yüzleşmenin ve öz eleştirinin de olması önemli.

Aynı Ayşe Ateş geçen haftalarda duruşmada ciddi bir öz eleştiri olarak şunları da söylemişti:

“Evet, Sinan birilerini dövdürdü. Karşıma alıp, ‘Sen akademisyensin, yakışıyor mu?’ dedim. ‘Ben MHP Genel Merkezinden gelen talimatları yapıyorum. Yapmazsam bana da ceza keserler’ karşılığını verdi.”

Bilhassa bu sözler, geniş çevrelerde, MHP’nin ve Ülkü Ocaklarının bir tür suç örgütü olduğunun itirafı olarak görülüp gösterilmişti.

Yeminle, andla, hamasetle girilen ve “davadan döneni vurun” denilen her örgütsel yapı bir tür suç örgütüdür. Zira başkasına karşı suç işlemese dahi kendi “eski üyesi”ne karşı “tehdit suçu” işlediği ve gerisini de işleyeceği açıktır.

Aslında devlet bile fikir hürriyetini kabul etmiyorsa ve “vatana ihanet”i abartıyorsa “devleti yani şimdiki yöneticilerini sevmeyeni dövün, vurun” diyor demektir ve o da bir suç örgütüdür. Mühür ve üniforma kullanıyor olması ve diğer güç odaklarına nazaran galibiyetle ve açıktan hareket etmesi, kendisine “biz devletiz” diyenlerin esasında eşkıya olduğu gerçeğini değiştirmez.

12 Eylül 1980 öncesinde sağ-sol çatışmalarında örgütler devredeydi. Türkeş’in “gomonis” dediği sol örgütler devlet katlarında “suç örgütü” muamelesi görüp üyeleri bu bakışla cezalandırılırken soldakilerin “faşist” dediği sağ örgütler devlet katlarında “suç örgütü” değil “devletin milis kuvveti” muamelesi görüyor ve sadece bazı üyelerinin bazı somut suçları cezalandırılıyordu.

Darbeden sonra generaller sağ-sol ayırmadan hepsini suç örgütü gibi görüp gösterdi ve kendi hukukunu(!) uygulayarak hepsini kapatıp devre dışı bıraktı. Bu arada çok zulümler de yapıldı.

Ama daha sonra Ülkü Ocakları ve diğer sağ örgütler yeniden ortaya çıktılar. 12 Eylül öncesi hakkında bir tür özeleştiri vermenin de rahatlığı ile; sokaktan, şiddetten ve anarşiden önemli ölçüde uzak durdular. Sadece organize kantin şovları ve hamasetli sloganlı yürüyüşlerle görünür oldular. (Aynı dönemde eski sol örgütler de ya kayboldu ya da biçim değiştirdi.)

Ama sonrasında kitlesel değilse de bireysel olarak silah merakı, kaynağı ve meşruiyeti belirsiz para hırsı ve entrikalı işler arzusu milliyetçilerin örgütsel yapılarını kısmen de olsa suçla ilişkilendirilebilir hale getirdi.

O yapıda yer almış ve sonra yaşlanınca “kıllı kurt” olmaktan vaz geçip nallı, ballı ya da güllü kurt olmaya yönelmiş çok sayıda bozkurt, bu itirafı gayrı resmi ortamlarda yapıyor. Ama resmen ifade etmeye gelince “davada dönen…” ile “kalbedilmiş pilavdan dönen” arasındaki fark ve farksızlık ortaya çıkıyor.

Maklube fişleyicilerinin de bir gün günü gelecek. Umarız hukukun içinde olduğumuz günlerde gelir.

Okunma Sayısı: 1814
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kenan

    17.7.2024 10:01:03

    Çok güzel tahliller içeren bir yazı.

  • Hüseyin İlhan

    17.7.2024 06:54:40

    Acılı hemşehrim Ayşe hanım kısmen gerçekleri beyan etmiş. Mesela bu milliyetçi geçinenlerin TC.Ordu mensubu ve üniforması üzerinde olanı sadece okuduğu gazete için kafasına demir sopalarla vurduğu,garibanlara yardım için alıyoruz diyerek aldıkları 'cebren,et,gıda ve alkollü ürünler ile keyif yaptıkları,yurt dışında binbir emek ile birikimi olan paralarının ülkede istihdama hizmet,devlete vergi,iştirakçisine kazanç sağlasın diye kurdukları fabrikaları nasıl buharlaştırdıkları,pkk yaparsa biz neden yapmayalım diyerek uyuşturucu ticareti yaptıkları,milletvekilleirnin fetö borsası denilen milleti soygunda başrolde olduklarını asla hafife alamayız. Çok basit gibi gelecek amma bu şer odağı teşkilat şu an ülkede yeni kirli senaryolarda rol alıyor.Ev,işyerlerinin duvarlarını kirleten terbiyesizce yazılar,esnaftan yardım adı altında haraçlar gırla.

  • Erhan

    17.7.2024 01:02:36

    Evet, Sinan birilerini dövdürdü. Karşıma alıp, ‘Sen akademisyensin, yakışıyor mu?’ dedim. ‘Ben MHP Genel Merkezinden gelen talimatları yapıyorum. Yapmazsam bana da ceza keserler’ karşılığını verdi.” Bilhassa bu sözler, geniş çevrelerde, MHP’nin ve Ülkü Ocaklarının bir tür suç örgütü olduğunun itirafı olarak görülüp gösterilmişti. Aynen bu durumda da öyle görünüyor,

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı