"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Putin despotizmi ve Rus muhafazakârlığı-4

Ahmet BATTAL
02 Eylül 2024, Pazartesi
Geçen hafta bu başlıkla yayınlanan ilk yazımıza gelen yorumlardan sonra konuyu başka bazı yönlerden de ele almak gerekti.

Ancak bugün öncelikle konu ile ilgili bazı ihtiyatlı kanaatlerimizi paylaşalım:

Öncelikle, yazı başlığı bilinçlidir: Evet, bir yönüyle Putin de muhafazakârdır ve dolayısıyla “Putin muhafazakârlığı” da diyebilirdik. Ama SSCB’nin komünist despotizm döneminden sonra Rusya’da iç muhalefeti ezen ve devletçi-milliyetçi saiklerle muhafazakâr kılıklı istibdadı sürdüren bir despota muhafazakâr demeyi dahi içimize sindiremedik.  

Ancak tekrar hatırlatalım ki bu yazı serisinin amacı övmek ya da yermek değil.

Hatta ilk yazımızın öncelikli amacı dış politika hakkında değerlendirme yapmak da değil, Putinizm’den ders alan Erdoğan despotizmini dolaylı biçimde öven AA’nın manipülatif haberciliğini eleştirmekti. Yazımıza gelen yorumlar, -iddialı olmadığımız bir alan olan- dış politikaya da girmemize vesile oldu. İnşallah yanılmaz ve yanıltmayız.

Temel prensipler şunlar olabilir:  

1- Kayda değer sayıda Müslümanın da yaşadığı her ülkedeki her devlet ve her makul siyasetçi, politik bir tutum olarak Müslümanlar ve Müslümanlık hakkında makul şeyler elbette söyleyebilir. Bu siyaseten ve insaniyeten normal olandır. (Putin, Merkel gibi hatta geçmişte Hitler, Mussolini gibi.).

Hatta bazı yöneticiler İslam dinini seçmiş bir ailenin evladı olabilir. (Obama gibi) Veya kendisi sonradan açıktan ya da gizlice Müslümanlığı seçmiş de olabilir. (Merhum Şeyh Nazım Kıbrısî ve İngiliz Kraliyet ailesi fertleri örneği gibi.) Ancak bunlar devletlerarası ilişkilere ve dinlerin yayılmasına sınırlı etki eden hususlardır.  

Dolayısıyla bunlara özel anlamlar yüklemek kanaatimizce çok da gerekli değildir.  

2- İslam dünyası için ve samimi mü’minler için devletlerarası politikanın en önemli gündemi ve meselesi ittihad-ı İslam’dır ve buna yardımdı olacak paktlar ve politikalardır.  

İslam ülkesi diyemeyeceğimiz ülkelerin devletleri için ise asıl mesele, böyle bir ittifaka karşı ya da taraftar olması ve taraftar görünüyorsa bunun ilkeleri, ölçüsü ve biçimidir.

3- Din mensuplarını ve dinî liderleri okşayarak dinî ve siyasi konularda siyasi ve diplomatik neticeler alma siyasetini her devlet uygulayabilir.  

Nitekim kırklı yıllarda SSCB’nin de benzerini yaptığını, Bediüzzaman’ın ”Geçen sene Ruslar, çoklukla hacıları hacca gönderip, onlar ile propaganda yapıp ki, Ruslar başka milletlerden ziyade Kur’ana hürmetkâr diye, âlem-i İslâmı din noktasında bu vatandaki dindar millet aleyhine çevirmeye çalıştığı …” cümlelerinden biliyoruz.  

4- Bir ülkenin devleti için asıl ölçeğimiz, o ülkenin, Müslümanların hür yaşayabildiği ve serbestçe dinî tebliğ yapabildiği bir ülke olup olmadığıdır. Bu yönden bakıldığında, despotça yönetilen ülkelerin daima riskli olduğu açıktır.  

5- Bediüzzaman’ın “Rus da dinsiz kalamaz, dönüp Hıristiyan da olamaz” tesbiti her alanda kullanılacak ve zulmü hoş görmemizi sağlayacak bir klişe değildir.  

Müslüman olmayan Rusların açık ya da gizli İslamlaşması ile Putin’in muhafazakâr çağrıları arasında pozitif bir bağ olduğu iddia edilebilir. Ama ispata muhtaçtır.  

6- Uluslararası dengeler açısından bizlerin Rusçu, Amerikancı, İngilizci, Almancı … olması gerekmediği gibi onların iç siyaseti açısından Putinci, Trump’çı, Obama’cı, Harris’çi vs. olmamız da gerekmez. (Ayrıntılar için geçen haftalarda yayınlanan “ABD seçimleri bizim neyimiz olur” başlıklı yazımıza bakılabilir.)

Gelecek yazıda Putin ve Müslümanlık meselesiyle konuya devam edelim.

Okunma Sayısı: 1095
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat Avrupa

    3.9.2024 01:25:46

    3.Erdoğan kazanılmış demokratik hakları giderek kısıtlamıştır, Erdoğan öncesi Türkiyesi daha demokratiktir. Putin ise komunizmden çıkmış demokrasiye alışık olmayan bir ülkeyi toparlayarak idare etmektedir. Burada resmin bütünü görmeden bir Putin despotizminden bahs etmek yerinde değildir. Kalkıp da yazı dizisini bir de bu başlıkla devam ettirmeniz ilk başta Yeni Asya gazetesine, sonrada kendinize zarar vermektedir…

  • Demokrat Avrupa

    3.9.2024 01:23:58

    “Hatta ilk yazımızın öncelikli amacı dış politika hakkında değerlendirme yapmak da değil, Putinizm’den ders alan Erdoğan despotizmini dolaylı biçimde öven AA’nın manipülatif haberciliğini eleştirmekti. Yazımıza gelen yorumlar, -iddialı olmadığımız bir alan olan- dış politikaya da girmemize vesile oldu. İnşallah yanılmaz ve yanıltmayız.” diyerek makalede kendiniz ile çelişiyorsunuz. Kendinizin bile kabul ettiği üzere uzmanlık alanınız olmadığını kabul ettiğiniz halde meseleyi tamamen yanlış yerden ele almakla devam ettirmektesiniz…1. Putinizm diye bir olay yok, sadece cereyanlar var. 2. Rusya’nın ve Türkiye’nin şartları aynı değildir. Rusya komunizmden çıkmıştır ve çok partili seçimlerle 90’yıllarda tanışmıştır, Türkiye ise çok daha önceleri.

  • Mehmet

    2.9.2024 15:59:13

    Küresel deccaliyeti anlamak da bizlere de ortak bir konsensüs lazım.Üstadımın siyasi içtimai ölçüleri istikametinde deccali de deşifre etmek vazifemiz olmalıdır.

  • Mehmet

    2.9.2024 13:41:19

    Şu anki Rusya islam alemine zulmetmiyor ama imandan yoksun hürriyetlerin içini boşaltan neoliberallerin hakimiyetindeki devletler zulmediyor bir de Rusya dinsiz kalamaz geri dönüpde hırıstıyan olamaz sözü müjdelerle dolu bir sözdür bu bence 1.Avrupa’nında Rusya ile birlikte komunizme karşı mücadelesinde başka bir boyut kazandıracak

  • S.topuz

    2.9.2024 01:29:32

    1917 li tarihlerde KOMUNİZM ihtilâli ile yapılmak istenen hedef ne idi? İnsanlığı dinsiz, ahlâksız ve huzursuz yapıp, sınırsız bir hürriyet anlayışı ile tam bir anarşi ve KAOS ortamı hazırlamak hedefinde olan Büyük DECCAL (mühim kuvveti Yahudilerdir diye ifade edilmiş sahih rivâyetlerde, şimdi Filistin ve orta Doğuda vs. olduğu gibi devamlı olarak birbirini desteklemketeler!) dediğimiz, Şimâl ( Kuzey) Cereyanının başlatmış olduğu büyük maddî ve manevî tehlikeye dikkatleri çekmektedir! Bunu her an bu yönüyle değerlendirmek çok daha isabetli olacaktır! Rusya burada sadece bir misaldir, gerisi gelecektir bi İznillâh! Doğru İslâm ve Islâm'a lâyık DOĞRULAR'ı İNSANLIĞA izhar edip gösterebilmek hayli önemli! Vesselam. 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😢😭😪😡😤🕊🕊🕊🌍🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    2.9.2024 01:27:55

    "Bediüzzaman’ın “Rus da dinsiz kalamaz, dönüp Hıristiyan da olamaz” tesbiti her alanda kullanılacak ve zulmü hoş görmemizi sağlayacak bir klişe değildir." Bediüzzaman Hazretlerinin yapmış olduğu bu tesbit çok önemli olduğu gibi, bir önceki söylemiş olduğu ifade de Dünya Barışı ve Huzuru açısından çoook çoook değerli ve önemli bir tesbit! ..."İki dehşetli harb-i umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle..." ifadesini kastediyorum. Savaşların ne kadar korkunç olduğu. (Toplamda yaklaşık 85 milyon Sivil ve Asker telef olmuş çünkü! Aynı oyun tekrar yaşatılmak isteniyor, sil ve baştan başlat, gibi!). 1917 li tarihlerde KOMUNİZM ihtilâli ile yapılmak istenen hedef ne idi? 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😢😭😪😡😤🕊🕊🕊🌍🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı