"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâmcı hayalin Kemalist gerçeği

Ahmet BATTAL
04 Eylül 2024, Çarşamba
Kara Harp Okulunun mezuniyet töreninde 2016’dan bu yana okunan yemin metnini eksik bulan ve beğenmeyen bir kısım genç subay, bu seneki cami açılışlı mezuniyet töreninden sonra alternatif olarak kendi aralarında toplaşıp “Hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı attıktan sonra eski metni okumuşlar.

“Bir kısım” dediysek, yanlış anlaşılmasın, sayıları üç yüz ila dört yüz arasında. Yani mezunların neredeyse yarısı.

Bu metnin özelliği, ideoloji içeriyor olması ve bu ideolojinin dışına çıkmak isteyeceklere kılıçlarıyla had bildirme iddiası taşıyor olması. Yani bir antidemokratik harp okulu klasiği.

Yani -Yusuf Kaplan gibi- iktidar muhibbanı ama eleştirel bakmayı ve ikazcı olmayı da başarmaya çalışan AKP entelektüellerinin tabiriyle bir kalkışma ya da başkaldırı iddiası ve hazırlığı içeriyor.

Bu “eylem”i bir kısım ODTÜ’lülerin geleneksel muhalif eylemi ya da bir kısım Kabataş Erkek Liselilerin haylazlığı gibi göremeyiz.

Disiplin yuvası olması gereken ve öyle olduğunu sandığımız bir Okulda yapılıyor. Ve yapanlar o kadar fazlalar ve kendilerine dokunulamayacağından o kadar eminler ki…

Bunları kim organize ediyor?

Yemini 2016’dan sonra değiştiren “başarılı(!) operasyoncu”lar bu olay karşısında ne düşünüyor?

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının haber metninde “cami” dediği ama Erdoğan’ın açarken “mescit” dediği mekânın açılışına katılanlar, mesela MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak ve kuvvet komutanları ne düşünüyor?

Olayın organizatörleri tasfiye edilirse mesele biter ve disipline geri dönülür mü?

Erdoğan’ın konuyla ilgili ortaya karışık söylemi ve Özgür Özel’in “elbette M. Kemal’in askeri olacaklar, ne deselerdi, ne var bunda, ama darbeye kalkışırlarsa Meclisi açık tutmak da bizim işimiz” türünden söylemi bir anlam ifade etmiyor.

Bizim için önemli olan, “devletin sahibiyim” diyen Devlet’in ve onun işi-Kurumu durumundaki MHP’nin ne dediği. Ve o, “ooooh, çok iyi oldu” diyor.

O Devlet ki 2016’dan bu yana “devlet benim! (L’état c’est moi!)” deyip duran öndeki liderimsiyi yönettiğinden herkesin emin olduğu, arka bahçe’li Devlet.

“Bu başkaldırıyı yapanları tasfiye etmek için 15-20 Temmuz’dakine benzer bir ‘operasyon’ yapılsa işe yarar mı” diye soran dindar kılıklı AKP hayalperestlerine soralım:

Siz demokrat mısınız yoksa başka bir şey mi?

Ve bilhassa bu olaydan sonra, 15 Temmuz’un gerçek sebepleri ve sonuçları ile ilgili olarak azıcık da olsa şüphelenmeye başlamanız gerekmez mi?

O günlerde “yemlenmiş” ve yakalanmış olanların ağzındaki oltanın misinasının öbür ucundaki hafızası kuvvetli “balık tutucuları” ve niyetlerini hâlâ anlamadınız mı?

Etyen Mahcupyan’ın Serbestiyet’teki “Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları” başlıklı yazısındaki şu cümle önemli:

“Çünkü Yeni İttihatçılığın iki avantajı var: Bir, kimliklere yaklaşım açısından Kemalizm’e nazaran daha ‘demokratik’! Dindar kimliği dışlamak bir yana, onu Türk kimliğinin alt unsuru olarak kuşatıyor, böylece dindarları devletin sahibi haline getiriyor, onları yönetim katında ‘eşitler arası birinci’ konuma yükseltiyor. … Yeni İttihatçılığın ikinci avantajı toplumun ‘benlik’ sorunsalını öne çıkarması ve ona ‘emperyal’ bir yanıt getirmesi.”

Üzülerek yazıyoruz: Devlet bu antidemokratik kafada olduğu sürece darbesiz demokrasi sadece bir hayal.

Üstelik demokrasiyi küfür rejimi olarak gören siyasal İslâmcıların hayalindeki devletten de farklı bir hayal.

Onlar ki, “İslâm iktidara gelmeli, gerektiğinde darbeyle de gelebilir, fark etmez.” diyorlardı.

İktidara geldiklerini sanmaya başladıklarından itibaren ise “İslâm iktidarda kalmalı, gerektiğinde darbeyle de kalabilir” demeye başladılar. (Elbette buradaki darbeden kasıt artık “hükümet darbesi” (coup d’état) değil, hükümet yetkisi istismar edilerek hukuk devletine ve demokrasiye yapılan darbedir.).

Sonuç bu yazı.

Tam demokrasi isteyen bizler ise, yıllardır, onların Zaman ve Yeni Şafak koçbaşı ile bilhassa basını “ele geçirdiklerini” sandıkları 2009’dan beri, “bu demokrasi böyle hileli yollarla gelmez” diyerek bu işe ve gidişe itiraz ediyorduk ve etmeye devam edeceğiz.

Okunma Sayısı: 1704
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cemal Özkaya

    4.9.2024 06:55:50

    O günlerde “yemlenmiş” ve yakalanmış olanların ağzındaki oltanın misinasının öbür ucundaki hafızası kuvvetli “balık tutucuları” ve niyetlerini hâlâ anlamadınız mı? Bu fikrinizle örtüşüyor gibi.

  • Cemal Özkaya

    4.9.2024 06:54:32

    Ne var ki, bu seneki mezuniyet töreninin resmi safhası tamamlandıktan, Sayın Cumhurbaşkanımız ile birlikte askeri ve sivil erkanın ayrılışından hemen sonra sayıları 300’ü geçen teğmenin kılıçlarını çekip bir başka yemini seslendirdikleri, nihayetinde bunun etrafında günlerdir mahsurlu ve bayağı polemiklerin üretildiği de açık bir gerçektir. İlk başta sorulması gereken soru şudur; siyaset ve toplum gündemine oturan, medyada her gün otopsi raporu yazılan vaki yeminin gayesi nedir? Buna kim ya da kimler karar vermiştir? Kanunla belirlenmiş yemini müteakiben mezun subayların bir bölümünün dile getirdikleri yemine ihtiyaç duyulmasının mana ve maksadı nasıl yorumlanmalıdır? Yeminler arasındaki bir bölünmenin gelecekte Türk Silahlı Kuvvetleri içinde veya vatan savunmasında ayrılık ve aykırılık doğurmayacağının teminatı bugünden nasıl verilecektir" açıklamasında bulundu. Devlet Bahçeli böyle diyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı