Ukrayna’nın 6 Ağustos 2024’teki Rusya’nın Kursk bölgesine saldırısı hâlen tartışılıyor.
Rusya gibi nükleer gücün karşısında Ukrayna’nın beklenmedik Kursk saldırısı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “yenilmezlik iddiası”nı oldukça sarsmış görünüyor. Ukrayna’nın taktiksel saldırıyla Rus topraklarında ilerlemesi, Rusya’nın da “stratejik zayıflığını” ortaya koymuştur.
Rusya liderliğinde 15 Mayıs 1992’de kurulan Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (Collective Security Treaty Organization-CSTO) bir askerî ittifaktır. Ancak Örgüt’ün üyeleri Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ne siyasî ne de askerî olarak, Ukrayna konusunda Rusya’ya destek vermiyorlar. Bir de Rusya’ya CSTO dışındaki müttefiklik ilişkisi olan devletlerin büyük ölçüde destek vermedikleri anlaşılıyor.
Ukrayna’daki savaşta Rusya’ya, hinterlandı niteliğindeki Orta Asya ülkelerinden yeterli destek verilmedi. Hâlbuki NATO’nun 5. Maddesi gibi, CSTO’nun da 4. Maddesi var. Rusya için benzer durum CSTO dışındaki müttefiklik ilişkisindeki devletler için de geçerlidir demek yanlış olmayacaktır.
Mesela Rusya Özbekistan’la 2005’te “Rusya ile Müttefik İlişkiler Anlaşması”nı imzaladı. Bununla birlikte Rusya’nın Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerinde “Türkmenistan hariç, olumlu tarafsızlık” siyaseti mevcut. Buna rağmen, Özbekistan’ın ve diğer Orta Asya ülkelerinin Ukrayna hususunda sessizliği söz konusu. Yani Rusya’ya destek vermiyor ya da açıkça desteklemiyorlar.
Dolayısıyla Rusya CSTO ve müttefik olduğu diğer ülkelerin, desteği yerine sessizlikleriyle karşılaşıyor. Zaten CSTO’ya katılan Özbekistan (1992), Azerbaycan ve Gürcistan (1993); 1999’da CSTO’nun uygulanmasına yönelik sorunlardan dolayı ayrılmışlardı. Ayrıca Ermenistan Başbakanı Nikol Paşhinyan’ın Azerbaycan’la yapılan son savaşta, Rusya’nın Erivan’ı desteklemediği nedeniyle 23 Şubat 2023’te “CSTO üyeliklerini donduracakları” beyanı, sonra Paşhinyan’ın 13 Haziran 2024’te Parlamento’da “CSTO’dan ayrılacakları”na dair konuşması, CSTO’yu kağıt üzerinde bırakıyor.
Ukrayna’nın Rus toprağı Kursk’a müdahalesi, hem Rusya’nın hem de CSTO’nun askerî itibarını sarstığı kuvvetle muhtemeldir. Gerçi saldırı karşısında Rusya’nın da CSTO’dan bir yardım talebi olmadığını, CSTO’nun basın merkezi 16 Ağustos 2024’te bildirdi.
Diğer taraftan Ukrayna’nın Kursk saldırısına ilişkin, Orta Asya ve CSTO üyelerinden herhangi bir tepkinin olmaması da Rusya’nın bölgedeki otoritesinin azaldığına işarettir. Başka bir ifadeyle, Kursk saldırısı sonucunda Batılı aktörlerin, bölgedeki etkinliklerini arttırması için fırsattır.
Rusya’nın otoritesinin zayıflaması, Afganistan’dan 15 Ağustos 2021’de çekilen ve itibarı erozyona uğrayan ABD’ye, Orta Asya’da bölgesel süreçlere yeniden katılmasını sağlayacak bir imkânı sunuyor. Bir kez daha gözden geçirilen “ABD’nin Orta Asya Stratejisi 2019-2025”e göre, “Washington, Orta Asya devletlerinin egemenliğini ve bağımsızlığını güçlendirerek, Rusya ve Çin’in etkisini hafifletmeyi amaçlıyor”. Bu durum ABD’nin çıkarlarıyla örtüşüyor.
Orta Asya Devlet Başkanları’nın 9 Ağustos 2024’teki Astana Zirvesi’nde, Rusya’nın yaşadığı Kursk saldırısı ve otoritesinin zayıflaması bile, “Orta Asya devletlerinin bölgesel entegrasyona hazır olup olmadığı belirsizliğini” koruyor. Özbekistan ve Kazakistan entegrasyonu hızlandırmayı savunurken, diğer ülkelerden aynı oranda entegrasyon veya işbirliği vurgusu gelmedi.
ABD’de Kasım 2024’teki başkanlık seçimlerini “Önce Amerika” söylemiyle yürüten Donald Trump kazanırsa, Washington’un Orta Asya devletlerinin egemenliklerini ve bağımsızlıklarının güçlendirilmesi stratejisi de akim kalabilir. Orta Asya devletlerinin, Kursk saldırısıyla zayıflayan Rusya’nın otoritesini fırsata çevirmek için ABD seçimlerinin sonucunu bekledikleri muhtemeldir.