“İşgalci İsrail’in Filistin’de uyguladığı devlet terörüne dikkat çekmek amacıyla kaleme alınan ‘Filistin için adalet ve insan hakları’ başlıklı bildiriyi 189 üniversite rektörü imzaladı. Ancak bildiriye Koç, Sabancı, Okan ve TED’in de aralarında bulunduğu 14 üniversite imza atmadı.”
Haber birinci cümleden ibaret olsaydı “önemli değil, körler ve sağırlar …” diyecektik. Ama ikinci cümle çok rahatsız edici. Neden?
Bu haberden sonra bildiride imzası bulunmayan bir üniversite rektörü de, belli ki antidemokratik mahalle baskısının sonucu olarak, bir açıklama yapmış ve “biz de imzalamaktan şeref duyarız” demiş.
“Biz” nedir? “Siz” kimsiniz? Hiçbiri belli değil.
Bunun basın eliyle ve haber kılıklı bir siyasî baskı faaliyeti olduğu açık.
Zira haberde adı geçen Aydın Adnan Menderes Üniversitesi ve Ostim Teknik Üniversitesi’nin web sayfalarında haberin ayrıntılarını ve olayın başlangıç ve bitiş sürecini anlamamıza yarayacak hiçbir bilgi yok.
Doğrusu, “imza atmadı” diye jurnallenmeye kalkışılan ve adeta dolaylı biçimde “siyasî hain” ilân edilen üniversitelerin namusunu korumak adına, konu hakkında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’ndan (YÖK) veya Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’ndan (ÜAK) şöyle bir açıklama beklerdik (İmza koymamış üniversite rektörlerinin de beklediğine eminiz):
“Basına yansıyan habere konu açıklama şu şu üniversitede rektör görevi üstlenmiş olan falanca ve filanca kişilerin şahsi inisiyatifiyle ortaya çıkmış olup bu rektörlerin temsil ettiği üniversitelerin yetkili kurulları ile ilişkisinin bulunmadığı ve dolayısıyla ‘kurumsal bir nitelik’ taşımadığı değerlendirilmektedir.”
Ama bu ihtiyacı anlayabilmek için önce bir prensibi özümsemiş olmak gerekiyor:
Çoğulcu demokrasi oybirliği rejimi değildir. Hele “üniversite demokrasisi”, asla…
Basit örnek verelim. Geçen gün Suriye’de Beşşar Esat oyların yüzde doksanını alarak yeniden başkan seçildi. Tek başına bu oran bile orada demokrasinin işlemediğini göstermeye yetiyor.
Üniversite ciddî bir kurumdur.
Bir üniversite rektörünün “biz filanca konuda iç ve dış kamuoyuna görüşümüzü” açıklayalım demesi yanlış değildir.
Ancak bu açıklamanın “biz”e yani o üniversiteye ait olabilmesi için o üniversitenin o konudaki yetkili kurulunda en az üç basamaklı bir oylama yapılmış olmalı.
Önce Rektör senatoda “üniversite olarak bu konuda açıklama yapalım mı” konusunu gündeme almalı.
Oylamada “evet”lerin çok çıkması halinde ikinci aşamada açıklama metnini alternatifli biçimde kaleme alacak ve senatonun önüne getirecek alt komisyonun tesbiti için oylama yapılmalı. O alt komisyon taslak yazma işini tamamladıktan sonra son aşamada senato yeniden toplanmalı ve taslaklardan herhangi birini uygun bulup bulmadığını tesbit etmeli. En yüksek oyu alan taslak, üniversitenin “oy çokluğu” ile aldığı kararın bir gereği olarak Kurumsal açıklama biçiminde kamuoyuna duyurulmalı.
Birilerinin önceden yazıp pijamalı rektörlerin internet toplantısında ne demekse “imzaya açtığı” “reisimize şirin görünelim” bildirisi üzerinden basın eliyle birilerini dövmeye çalışmak demokrasi değil fikir katliâmıdır.
Üniversiteler önce fikir kulüpleridir. Fikri yeşerten zeminin adı çoğulculuktur.
Fikri öldüren ise tektipcilik ve toptancılıktır.