Geçen yıllarda “Müteahhit Fikri” başlıklı bir yazımız yayınlanmıştı. Müteahhit Fikri, Vizontele filminde Cem Yılmaz’ın canlandırdığı karakterin adıdır.
Aldığı ihaleler için avans istemeye gittiği belediye başkanının kendisine söylediği gibi “iş sevmeyen ve para seven” biridir. Bir şekilde şehirdeki ihaleleri alır, fakat pek iş yapmaz. Kendisine peşin olarak verilen istihkakları çarçur eder, türlü vesilelerle avanta koparmaya çalışır. Menfaatleri için her duruma anında uyum gösterir, sık sık taraf ve yön değiştirir. Akrabasının sinema salonu zarar etmesin diye televizyona karşı çıkar, ama yeğeni evlenince hediye olarak en kaliteli ve pahalı televizyonu alır.
İşini düzgün yapan kişileri tenzih ederiz, ancak ülkemizde müteahhit, genellikle arsası, malzemesi, işgücü ve parası olmasa bile bunlara sahip olan farklı kişilere çeşitli taahhütlerde bulunarak, ellerindeki imkânları kendi istediği tarzda kullanmalarını sağlayan, kısaca oturduğu yerden para kazanan kişi olarak algılanır. Umumiyetle sorumluluk almaz, ters giden işlerde muhakkak suçlayabileceği birileri vardır; malzemeci geç teslimat yapmıştır, işçiler parayı beğenmeyip işi bırakmıştır, arsa sahibi sözleşmeyi geç imzalamıştır falan... En kötü ihtimalle piyasalar bozulmuş, borsa düşmüş, dolar çıkmış ve maliyetler de artmıştır.
Ülkemiz yönetiminde de benzer tavırlar göze çarpıyor:
Misal; hayat pahalılığı mı dediniz, cevap hazır: Fırsatçı ve açgözlü marketçiler zam yapmıştır, karaborsacı manavlar depolarda soğan stoklamıştır!
Dolar-euro artışı rekor üstüne rekor kırar; onlar dış güçlerin parası, kurları düşmanlar yükseltiyor. Dış saldırılar var, bildiğiniz gibi değil.
Emniyet-asayiş ihlâleri mi var? Herkes kendi OHAL’ini ilân ederse hiçbir problem kalmaz.
EBA sistemi çöker, kesin siber saldırı düzenlenmiştir! Gerçi, Millî Eğitim Bakanı yeni açıklama yaptı, meğerse saldırı zannettikleri şey aynı anda bağlanmaya çalışan öğrencilerin fazlalığıymış. Öğrenci tayfası, lütfen dikkat edelim, “çökertmeden sisteme girelim, aman, sistem olsun selâmet. Dış güçler saldırmasa da, koptu siber kıyamet...”
Salgın hastalık dalgası yükselir, vatandaş maske, mesafe ve temizlik kurallarına riayet etmemiştir. Yoksa, süreç o biçim yönetiliyordur. Turizm ve hizmet sektörünün çarklarının dönmesi için kredilerle teşvik edildi diye insanların tatile çıkması şart mıydı? AVM’ler açıldı, ama gitmeseydi vatandaş da oraya... Bütün kabahat tedbirlere uymayan vatandaşta!
Depremler olur, “keşke riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi” derler. İnsanımız hep sıfır evde otursa böyle olmazdı. Herşeyi de devletten beklemek doğru mu canım... Mersin Akdeniz Belediye Başkanı “kimse evinin kontrolünü yapıyor mu, yapmıyor. Devletin bunu ille söylemesi mi gerekiyor?” dedi ve devam etti: “Eğer illa ki apartmanımızın yıkılması gerekiyorsa ya TOKİ ile ya da bir müteahhitle anlaşacağız. Cebimizden de biraz para verip sıfır bir ev alacağız. Yani her şey devlet tarafından yapılmaz, vatandaşın da biraz eğitim bilincinin olması ve oturduğu yerlere bakması gerekiyor. Arabana baktır, boğazın ağrıdı doktora git hem baktır gargara yaptır, tarlanda bahçende ağacına baktır, ama namusunu koyduğun, çoluğunu çocuğunu yetiştirdiğin, sığındığın eve baktırma ne olacak? Bu kafayla gidersek daha çok başımız ağrır”
Sonra, her evde, refah göstergesi olmasının yanında hayat üçgeni oluşturmaya yarayan buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi dayanıklı tüketim malları var mı, var. Derler ki, soğan yemeye düşkünlüğü ile bilinen Zaza vatandaşlardan birinin öldüğünü gören komşusu evine bakmaya gitmiş ve hayretler içinde “soğanı, ekmeği ve suyu vardı, neden öldü ki?” demiş. Hayat üçgeni oluşturmak için Pisagor’u beklememek lâzımdı..
Fikrî iktidar meselesi son zamanlarda tartışılan konulardan. Fikrî iktidar olur mu, bilmiyorum, ama verdikleri cevaplara bakılırsa, ülkemizde “müteahhit fikri” iktidarda, o belli...