Tekrarlanacak olan İstanbul Büyüşehir Belediye başkanlığı seçimine az bir zaman kala, seçim yarışı da farklı boyutlar kazandı, biz de kazanmak için her şeyi yapıyoruz.
Yapacağımız faaliyet ve projelerden bahsedip oylarımızı arttırabilir, ya da doğruluğuna bakmaksızın rakibimizi küçük düşürecek ve oy kaybetmesine sebep olacak her türlü durumdan medet umabiliriz.
Şimdi projelerimizden bahsetsek, millet yiyecek mi bilmiyoruz. Yakın zamandaki seçimin birinden sonra vaatlerimizi ne zaman gerçekleştireceğimizi hemen soran bir kaç terbiyesiz oldu. Mecburen, seçimlerde vaat edilen herşeyi bu kadar ciddiye almamaları gerektiğini söyledik ama işte güven sarsıldı biraz. Sonra, “bunu şöyle yapacağız, şunu şöyle edeceğiz” diye yükseklerden sallamaya başladığımızda millet sormayacak mı, daha önce bunları neden yapmadın diye... Şu ana kadar yapılabilecek şeyler değilse, bundan sonra nasıl yapılacak? Açıkçası, verecek fazla bir cevabımız yok bunun için.
PARA NEREDEN?
Bir de ülkenin ekonomik durumu ortadayken nereden para bulup yapacağımızı anlatmak da zor. İşsizlik fonu bile açık vermeye başlamış, ihtiyat akçelerimize muhtaç kalmışız, dış borçlarımız büyüdükçe büyümüş, dışarıdan para getirmek zorlaşmış... Tabiî, bunları moralinizi bozmak için söylemiyorum. Evet, bunlar oldu, fakat bir sorun, niye oldu? Beka problemimiz vardı, hatırlarsanız 31 Mart öncesinde. İşte, o seçimde beka meselesini çözdük elhamdülillah, ama işte biraz pahalıya mal oldu. Hiç merak etmeyin, vergiyi tabana yaymak suretiyle seri toparlayacağız inşallah.
Proje işi yaş, biz de öteki seçeneğe bakalım. Meselâ; etnik köken üzerinden yürüyebiliriz. Rakibimiz için ana tarafından Rum, baba tarafından Ermeni dediğimizde, kendini anlatmak için uğraşsın dursun. Ülkede yaşayan Rum ve Ermeni vatandaşlarımız az olduğu için onlara ayıp edip etmediğimiz çok önemli değil. Seçimden sonra patlatırız bir açılım-saçılım süreci, gönüllerini alırız. Gönül bizim işimiz...
KÜRTÇE SELÂM
Ülkemizde halkın gönlünü almaktan kolay ne var Allah’ını seversen? Bütün olay, neyi, nerede, ne zaman söyleceğini bilmekte! Doğuya gittiğinde milleti Kürtçe selâmla, doğru telaffuz edemesen de olur, hatta daha sempatik olur, yaz kâğıda –ya da, mümkünse sen yazma, senin yazdığını kimse okuyamıyor, birilerine yazdır işte- bak bak oku! “Kürdistan” de meselâ, “Kürt kardeşlerimiz” de... İstanbul’daki Kürt kardeşlerimiz için de hizmeti ayaklarına götür. Doğu ve Güneydoğu’dan topla 1050 hoca, getir İstanbul’a, onlar hemşerilerini ikna etsin. Organizasyonun da adı “1050 Hoca ile seçime doğru” olsun.
Batı taraflarına gittiğinde de Kürdistan diyenlerin Kuzey Irak’a defolup gitmelerini söyle, İstanbul’da Trabzonlu’lara Pontus de, Trabzon’a gidince takımlarının formasını giy, “2011 senesinin şampiyonu sizsiniz” de, artık Fenerli kardeşlere de söyleyecek bir şeyler bulunur nasıl olsa, onu dert etme. Velhasıl, kim ağlıyorsa ona koş ve susturacak bir şeyler söyle.
PONTUS’TAN PUTA...
Bakınız, PONTUS deyince aklıma geldi, rakip adayımız var ya, kazanırsa put dikecek her bir yerlere! Demedi demeyin sonra! Şimdi nereden çıktı diyeceksiniz PUT meselesi, efendim bizim koalisyon ortağımız rakam ve işlemlerle değişik çıkarımlar yapmakla meşhur, biz de kelimelerle oynuyoruz. Bir kelime bir işlem gibi düşünün yani... Allah’ım, ne kadar uyumluyuz ortağımızla birbirimizi tamamlıyoruz resmen! Evet ne diyorduk, PONTUS kelimesinin altından ne çıkacak diye baktığımızda, madem altına bakıyoruz, altının ağırlık birimi nedir? ONS. O, N ve S harflerini çıkar PONTUS’tan, ne kalır? P, T veU. Şimdi anlamlı bir kelime oluştur: PUT! Tehlikenin farkında mısınız?
Bana, rakip adayın adını niçin anmadığımı soruyorlar. Efendim, açıkçası tam olarak bilmiyorum adını. Ekmel İmamoğlu muydu, Ekremettin İhsanoğlu mu, hep karıştırıyoum. Ekremettin çatı adayı mıydı yoksa? Neyse, en iyisi cadı avına çıkıp bütün isimleri yok etmek. Neme lâzım, bizim mahalleden ismini duyunca onu pek bir Müslüman sanıp oy verenler çıkar sonra...
Kürdili Hicazkâr makamında bir şarkımızdan ilham alarak şöyle diyebiliriz:
“Adını anarsam soranlar olur
İstanbul aşkımı kötüye yoranlar olur
Sandığı açtığımda bir şeyler olur
Korkuyorum bize nazar değecek”