Yeni Asya Gazetesi, bir çok sahada yeni hizmet metodlarının geliştirilmesinde öncülük etmiştir.
Büyük bir heyecan, azim ve kararlılıkla yayın hayatına başlamış, kısa zamanda hem trajını artırmış, hem etki alanını genişletmişti. Zamanın ruhuna uygun bir hizmet tarzı takip ederek, özellikle gençlerin kalbini kazanmasını bilmişti. Bâb-ı Âlî’ de filizlenen bir çınar gibi boy atmıştı. Defalarca budanmasına rağmen, her seferine daha fazla dal ve budak salıyordu. Bunu yaparken, hiç de öyle profesyonel ve geniş bir kadroya sahip değildi. Hatta yazar yokluğundan, bir yazar bir günde bir kaç tane müstear isimle yazılar yazar, böylece sayfaları doldururdu. Yeni hizmet kanalları açmak ve bu kanalları genişletmek için gayret edilirdi. Bu samimi gayretlerinin neticesini de, hep birlikte memnuniyetle müşahade ederdik.
“Gayemiz vatan sathını bir mektep yapmaktır” parolası ile yola çıktığı için, her fırsatta okumanın ve okutmanın yollarını arardı. Bunun için her yeni gelişmeyi yakından takip ederdi. Yayınevi açmak, kitap basmak, basılan kitapların dağıtımını yapmak ve kitleler tarafından okunmasını sağlamak gibi konularda hep öncülük ederdi. Dar imkanlarına rağmen, müthiş bir gayretle, “ilim ve teknik serisi” adı altına küçük ebatlı, fakat büyük muhtevalı kitapçıklar yayınlama başladı.Yıldızların Esrarı, Atomdan Hücreye, Hücreden İnsana, İnsan Vücudu, Hayat Kaynağımız Güneş, Güneş Sistemi, Sibernetik, Beynimiz ve Sinirlerimiz, Ölüler Diriliyor ve bunun gibi, daha pek çok cep boyundaki kitaplar, neşriyat dünyasında fırtına gibi esti. Erich Von Daniken tarafından yazılan ve gençlerin imanını çalmak isteyen “Tanrıların Arabaları” adlı kitaba reddiye olarak “Tanrıların Arabaları ne demek” adında, Hekimoğlu İsmail tarafından yazılan bir kitapçık dağıtılarak gençlerin imanını muhafazaya çalıştı.
Bugüne geldiğimizde ise, gençlerin hatta orta yaşlıların bile, okumaktan ziyade bir şeylere bakarak ve dinleyerek öğrenmek istediklerini görüyoruz. Şekillerle, sembollerle ve emojilerle, kısa mesajlarla iletişim kurdukarına şahit oluyo- ruz. Şimdi en değerli eserleri, en güzel bir şekilde, en kaliteli bir baskıyla insanların önüne koysanız, yine de insanların çoğunu okumaya ikna edemiyorsunuz.
Peki, kitap okumaya ikna edemediğimiz gençleri, başka bir yolla elde etmek mümkün değil mi? Elbette mümkün. İnsan yüz kapılı bir saray gibidir. Bu kapıların bir kısmı kapalı ise, bu saraya girilmez deyip, hizmetten vaz geçecek değiliz. Bir kapıyı yokladık, kapalı bulduk, “zaten bundan adam olmaz” deyip ümidimizi keserek o genci bataklıkta bırakıp gitmek, ne kadar yanlıştır. Zamanın ruhuna, gençlerin istadad ve ihtiyaçlarına göre bir yol takip ederek, onların açık kapılarından kalplerine ve kafalarına girmenin yollarını aramalıyız. Her insanın iman hakikatlerine ihtiyacı var. Ama kimi gafletinden, kimi cehaletinden, kimi de inadından dolayı bu ihtiyacını farketmiyor. Onlara bu ihtiyaçlarını hissettirecek şekilde, mizaç- larına uygun olan tarzda yaklaşarak, nüfuz edebileceğimiz bir damarını bularak oradan girmek lazımdır.
Günümüzde bunun yolu da, dijital mecralardır. Onun için biz de hizmet tarzımızı dijital mecralara kaydırmak zorundayız. Bu hususta eski performansımızdan uzak olduğumuzu itiraf etmek zorundayım. Yeni Asya’nın ilk yıllarındaki yeni hizmet metodları keşfetmek ve bunları hemen hayata geçirmek için gösterdiğimizi gayreti ve başarıyı bugün gösteremiyoruz. Bir zamanlar öncülük ettiğimiz yeni hizmet metodlarında, bugün biraz geride kalmış görünüyoruz.
Sadece dersanelerde Risale-i Nur okuyup birbirimize ders yapmakla bu hizmet alanını genişletmek, “vatan sathını bir mektep yapmak” mümkün değildir. Zamanın ruhunu iyi okuyarak, asrın idrakine ve ihtiyacına göre bir hizmet metodu takip etmeliyiz. Yeni Asya TV nin yayın hayatına başlaması, bu konuda yeni bir ümit olmuştur. Bizim de teknolojik gelişmeleri yakından takip eden, sosyal medyayı başarılı bir şekilde kullanan, tekniği imanın hizmetine verebilecek gençlerimiz mevcut. Eskiden olduğu gibi, bugün de yeni hizmet metodları keşfederek yeni atılımlar yapabiliriz. Risale-i Nur gibi bir bitmez tükenmez kaynağa sahip olduğumuz için, herkesten daha şanslıyız.