Bu haftanın sonunda meşveretimiz var. Yani sosyal ibadetimiz.
Meşveret Allah’ın emri. “Ve şavirhüm fil emr”1 ayeti önemli işlerde meşvereti emrediyor. Önemsiz işler tek başına da yapılabilir.
Ama iş önemliyse durum değişir. Meselâ bir toplumu yönetiyorsan veya ucu ahirete uzanan bir hizmeti yapıyorsan… Meşveret etmelisin. İşi Meşveretle yönetmelisin. Yoksa yanlış yapmazsan da mes’ul olursun. Ama meşveret etsen isabet etmezsen de mamur olursun.
Çünkü en azından sistemi ayakta tutmuş olursun. Sistem ayakta kalırsa sürekli kaynağın olur. Sistem çöker ve bir yönetici ben her şeyi bilirim derse, iş de, hizmet de ciddi sıkıntıya girer.
Çünkü tek zat her şeyi bilemez. Bilse bile, hizmeti heyetiyle birlikte yaparsa, heyetinin görüşünü alırsa, aynı zamanda ibadet sevabı da alır.
Öte yandan meşverette, tevazu, saygınlık, sevgi ve muhabbet paylaşımı, görev dağılımı, işin birlikte yapılması gibi nice ahlâkî hususlarda da başarılı olmak işin titizliği açısından ehem derecede önemlidir.
Burası Allah’ın Emri midir?
Resulullah Efendimiz (asm) Bedir günü ordusu ile kuyulara ulaştığında, hemen buraya, arka kısma karargâh kurmak istedi. Ordudan Hubab b. El- Münzir:
“Ya Resulallah! Burada karargâh kurmak sizin takdiriniz mi, yoksa Allah’ın emri midir?” diye sordu. Resulullah Efendimiz (asm): “Benim görüşüm budur.” Buyurdu. Hubab:
“Ya Resulallah! Biz savaşçı bir milletiz. Ben de görüşümü söyleyebilir miyim?” dedi
Resulullah Efendimiz (asm): “Buyur” dedi.
Hubab: “Ya Resulallah! Burası karargâh için uygun değildir. En ilerdeki kuyuya gidelim. Diğer kuyuları bozalım. Oraya bir havuz yapalım. Su ile dolduralım. Kureyş’e içecek su bırakmayalım.” dedi.
Resulullah Efendimiz (asm): “Doğru söylüyorsun. Savaş hiledir. Kalkın, oraya yerleşelim.”2 buyurdu.
Şahane Bir Meşveret Örneği
Burada şahane bir meşveret örneği vardır. Bir tarafta Allah’tan her an vahiy alan bir Peygamber, diğer tarafta bir beşer görüşü. Allah vahiyle isabetli olanı bildirmiyor. Şûra meydana gelsin diye.
Allah dileseydi bildirirdi. Ama bu defa da meşveret adabı oluşmazdı. Allah buna müsaade ediyor.
Ardından, Peygamberimizin (asm) görüşü ile Sahabeden birisinin görüşü karşı karşıya geliyor. Peygamber Efendimiz de (asm) kendi görüşü ile ilgili olarak bir manevi baskı meydana getirmiyor. “Ben Peygamberim. Doğrusu benim düşüncemdir. Peygamberin görüşü üzerine görüş olur mu? Bu böyle olacak!” demiyor.
Sahabeyi muhayyer bırakıyor. İşte meşveret bu ortamda yapılıyor.
Sahabe muhayyer iken kendi görüşünün işe yarayacağını bilirken, fikrini bildiriyor.
Ve Sahabeden birisinin görüşü, Peygamberin (asm) görüşünün önüne geçiyor.
Alın size şahane meşveret!
Şu yok: “Estağfirullah! Ben neyim ki peygamberin görüşü üzerine görüş bildireyim? Yok, Yok; çarpılırım yoksa!”
Hazret-i Peygamber’de de (asm) şu yok: “Benim dediğimi yapmıyorlar. Ben bunlara mahşerde şefaatçi olur muyum? Ne demekmiş peygamberin görüşü varken başka birinin görüşüne uymak! Ben bilmez miydim kuyuların ötesini? Ben onları sınamıştım…”
Bunların olmaması ve bir beşerin görüşüne uyulması şahane bir meşveret örneğini veriyor.
İşte meşveretlerimiz bu şekilde inşallah gerçek meşveret olur.
Dipnotlar:
1 Âl-i İmran Suresi: 159. 2 Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 30-31, 49; III, 243.