"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Koğuş penceresinde bir bayrak

Süleyman KÖSMENE
28 Ekim 2024, Pazartesi
Türk Bayrağı

Yarın Cumhuriyet Bayramı. Yani halkın bayramı. Yani milletin bağımsızlığının ilan edildiğinin 101. Yılı bayramı. 

1948 yılında, Afyon Hapishanesi Müdürü Mehmet Kayıhan bir Cumhuriyet Bayramı’nda, Said Nursî’nin koğuşuna Türk bayrağı astırıyor. 

Bunu gören Bediüzzaman Türk Bayrağı ile onur duyuyor ve şöyle diyor:

“Müdür Bey, size teşekkür ederim ki, Kurtuluş Bayramının bayrağını koğuşuma taktırdınız. Harekât-ı Milliye’de İstanbul’da, İngiliz ve Yunan aleyhindeki ‘Hutuvat-ı Sitte’ eserimi tab’ ve neşrile, belki bir fırka asker kadar hizmet ettiğimi Ankara bildi ki; Mustafa Kemal şifre ile iki defa beni Ankara’ya taltif için istedi. 

Hattâ demişti: ‘Bu kahraman Hoca bize lâzımdır.’  Demek benim bu bayramda, bu bayrağı takmak hakkımdır.” 

Said Nursî’yi anlamadılar. Hatta yüz küsur sene geçmesine rağmen hâlâ bugün de anlamıyorlar. 

O Zaten Cumhuriyetçi İdi

Said Nursî vatan ve millet dostudur. Ömrü boyunca bu vatan için yaptıklarının bir benzerini, inanın dünyada yapan olmamıştır. Hiç mübalağa etmiyorum.

O henüz bir medrese talebesi iken Cumhuriyetçi idi.

1892 yılında Tillo’da “Kubbe-i Hasiye”de bulunurken, her gün yemeğini küçük kardeşi Mehmed getiriyordu. O zaman Said-i Meşhur denilen Molla Said, yani bugünkü bilinen ismiyle Bediüzzaman Said Nursî de, ekmeğini çorbaya batırarak yiyor; çorbanın tanelerini karıncalara veriyordu. 

Bir gün kendisine niçin böyle yaptığı soruluyor. Bediüzzaman’ın cevabı muhteşemdir:  

“Bunlarda hayat-ı içtimaiyeye mâlikiyet ve fevkalâde vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, cumhuriyetperverliklerine mükâfaten kendilerine muavenet etmek istiyorum.” 

Demokratik Devlet

Cumhuriyetperverlik bizim dinimizin özünde vardır. Buna karşılık tek adam yönetimi ise Kur’ân’ın kabul etmediği bir yönetim biçimidir. Kur’ân buyuruyor ki: “Onların işleri aralarında şura iledir.” Bir diğer ayette ise, “İş hakkında onlarla istişare et.” 

Bu ayetlerin açılımı demokratik bir devlettir. Her işini istişare ile yapan, kanunlarını meşveret ile yapan ve meşveret ile yapılan kanuna uyan, kanun yapmak yerine KHK gibi ucube metinlere itibar etmeyen, tek adam emirleri yerine efkâr-ı ammeyi dikkate alan sistemlerdir. 

Kur’ân bu sistemin Hazret-i Âdem ile başladığını söylüyor. Ne var ki, peygamberlerin İlâhî mesajlarıyla birlikte her defasında bu şistem de berhava oluyor. Tarih boyunca bu böyle olmuştur. 

Fakat sistemin beşerî bir yönü olması hasebiyle, taa Roma döneminden beri uygulanagelmiş ve tekamül fırsatı bulmuştur. Bununla beraber insan eliyle tekamüle soktuğunuz bu İlâhî programda, hep beşer izine rastlanmıştır. Yani beşer kendi keyfi yönetim anlayışını bu sisteme boca ettirmiş ve adına demokrasi demiştir. Dolayısıyla demokrasi ile şeriat çok uzak yönetimler zannedilmiştir. 

Oysa şeriat dediğiniz yönetim biçimi tam demokratik bir sistemin adıdır.

Okunma Sayısı: 330
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı