Ayşe Hanım: “Burada bazı tartışmalar oldu; Allah(cc) insanları ne için yarattı? İnsan olarak yaratılmanın insana faydası nedir? Eğer kendisi için yarattı ise bu bencillik olur diyen birisine karşı ne cevap verilebilir?”
Ne Hakkımız, Ne Haddimiz Vardır
Allah’ın insanları neden yarattığını sorgulamaya ne hakkımız, ne haddimiz, ne yetkimiz vardır! Allah her dilediğini, dilediği gibi yaratmaya kadir ve muktedirdir. Allah’ın insan için verdikleri karşısında şükür gibi bir vazifemiz varken, şükür vazifemizi yapıp yapmadığımızı sorgulamayıp, Allah’ın bunları neden verdiğini soruşturmanın bir tek masum gerekçesi olabilir: Hak etmediğimiz halde, Allah’ın bizi bu nimetlere lâyık görmesi karşısında duyduğumuz sonsuz hayranlık, taaccüp ve şaşkınlık!
Padişahın özel iltifatına ve ikramlarına mazhar bir vatandaş, bu iltifat ve ikram karşısında yaşadığı şaşkınlığı, hayreti ve taaccübü, “Bana verilen bu değere lâyık mıyım?” sorusu ile ifade edebilir. “Neden verildi?” sorusunu ise ancak padişahın büyüklüğünü, izzetini, cömertliğini ve iyiliksever olduğunu tasdik manasında sorabilir.
Allah’ın insanı “yeryüzünün halifesi” unvanıyla yaratmış olması, diğer mahlûkata üstün kılması 1, “emanet-i kübrâ’yı” vermesi 2 ve başkasına vermediği sayısız nimetleri ve imtiyazları insana ikram etmesi karşısında ancak taaccüp ve mahcubiyet içinde, “Karşılığında şükür adına ne yapabiliyorum?” sorusunu kendimize sormamız gerekiyor. Bizim için ibadetlerin neden zorunlu bir gereklilik olduğu buradan anlaşılabilir. Şükrümüzü ancak ibadet dili ile yerine getirebilmekteyiz.
Allah İnsanı Faydalanmak İçin Yaratmıyor
Eğer niçin yaratıldığımıza, bizim anlayacağımız dilden bir cevap arıyor isek, Cenab-ı Hakk’ın: “Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.” 3 Âyetinde bulabiliriz. Demek, yaratılış gayemiz: Allah’a ibadettir. Zaten bunca güzel ikramlara karşı ikram sahibi olan Cenab-ı Hakk’a ancak ibadet diliyle şükür yapılabilirdi! Emredilen de budur!
Yaratılmanın insana faydası nedir sorusunu soran şahıs sanırım ne var olmaktan, ne yaşamaktan, ne de insan olmaktan şikâyetçi değildir. O halde bu soruyu neden soruyor?
Allah onu kendisinden daha çok seviyor ki, hayat vermiş, yaratmış ve var kılmış. Yaratmayabilirdi de. Allah insanı faydalanmak için yaratmıyor. Bütün insanlar geçmişiyle, geleceğiyle toplansalar ve Allah’a secde etseler ve bütün hayatlarında secde hâli üzere bulunsalar, Allah bundan zerre kadar bir şey kazanmaz! Yine, bütün insanlar Allah’a isyan hali üzere olsalar, Allah bundan zerre kadar bir şey kaybetmez!
Allah zengindir, ihtiyaçtan müstağnidir. İnsan ise fakirdir. Allah’ın verdiği ve vereceği her türlü ikrama, her zerreye insan muhtaçtır. Allah da bu ihtiyacı bilmiş ve insana her istediğini vermiştir.
Bencillik sıfatı insana mahsus bir eksiklik sıfatıdır, bir kalbî hastalıktır. Allah böyle eksik sıfatlarla muttasıf değildir. Allah cömerttir, kullarını sever, şefkat ve merhamet eder. Allah için bencillik söz konusu olamaz. Allah tektir. Birden fazla değildir ki, aralarında bencillik olup olmadığından söz edilebilsin. Böyle diyen şahıs –hâşâ- Allah ile mi boy ölçüşüyor ki, Allah’ın bencil olup olmadığını gündeme getirebiliyor? Böyle bir şey düşünülebilir mi?
İnsan Allah’ı tanımalıdır
İnsan, her şeyi kendi hizmetine ve istifadesine sunan Allah’ı tanımalıdır. Sadece tanımalıdır. Bir evlâdın, babasını veya annesini tanımakla yükümlü olduğundan çok daha öte bir yükümlülüktür bu. Bunu hiç olmazsa yakınlık ve sevgi sıfatları zorunlu kılar.
Nitekim Bediüzzaman’ın (ra) ifadesiyle, insan eğer nefsini kendisine yakın bulduğundan dolayı seviyorsa, Allah’a muhabbeti ve sevgisi daha fazla olmalıdır. Çünkü Allah kendisine nefsinden daha yakındır. Allah, insanda bulunan ve insanın farkında olamadığı bütün gizli hallere hâkimdir, insanın gizli açık her halini her an nazarı ve ilmi altında bulunduruyor. 4
Unutmamalıdır ki Allah bencil değil, insancıldır. İnsan kendisinin bencil olup olmadığına baksın; yeter!
Dipnotlar:
1- Tîn Sûresi: 4. 2- Ahzâb Sûresi: 72. 3- Zâriyât Sûresi: 56. 4- Mesnevî-i Nûriye, s. 205.