"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İşarât-ı Kur’âniye

Şemseddin ÇAKIR
22 Kasım 2019, Cuma
Bu meselede daha önce “edille-i şer’iyye”vesilesiyle değerlendirmeler yapmış, bazı ayàt-ı celileleri zikretmiştik.

Meselâ: Birinci olarak Nur Sûresi’nin (Nur âyeti 35) Risale-i Nur’a işareti ve ikinci olarak istikameti emreden âyeti kerimeyi (Hud Sûresi 112, ve 105) zikredip, insanların  “Şaki ve Said” öncülüğünde ikiye ayrılışlarının izahını yapmıştık. Üçüncü olarak da;  “Allah (cc) yolunda cihad edenlere Biz yollarımızı gösteririz” mealindeki (Ankebut 69) âyetinin o tarihteki bir mücahide işaretiydi. 

Bundan sonra bu meseleye nasipse İşârât-ı Kur’âniye diye devam edeceğiz:

Şimdi dördüncü âyetin işareti  olarak “Andolsun ki Biz sana, her zaman tekrarlanan yedi âyetli Fâtiha’yı verdik.” (Hicr Sûresi 87) âyetidir. Şu cümle Kur’ân-ı Azimüşşanı ve Fatiha Sûresi’ni müsennâ senasıyle ifâde ettiği gibi, Kur’ân’ın müsennâ vasfına lâyık bir bürhanı ve altı erkân-ı imaniye ile beraber hakikatı İslâmiyet olan yedi esası, Kur’ân’ın seb’a-i meşhuresini parlak bir surette isbat eden ve ”tekrarlanan yedi âyet” nuruna mazhar bir âyinesi olan Risâle-i-Nur’a cifirce dahi işaret eder. Çünkü “Biz sana, her zaman tekrarlanan yedi âyetli Fatihayı verdik” makam-ı ebcedisi bin üçyüz otuz beş adediyle (milâdisi 1915-16 ya tekabül etmektedir.) Risâle-i-Nur’un fatihası olan işârâtü’l-i’caz tefsirinin Fatiha Sûresi’yle el-Bakara Sûresi’nin başına ait kısmı basmakla intişar tarihi olan bin üçyüz otuz beş veya altıya (yani Üstadın Rus cephesinde savaş esnasında İşârât-ül İ’cazı yazdığı tarihe) tevafukla, remzi bir perdeden ona baktığına bir emâredir” denilmektedir. Bize düşen bu remzin hikmetini anlamaya ve kavramaya çalışmaktır.

Meselâ: Seb’ul mesâninin gerçek tefsirinin Rus savaşında yazılmasına işaret ederek, hem Kur’ân’ın bir mu’cizesine dikkat çekmek hem de Ümmet-i Muhammedi (asm) istikamete sevk etmek gibi hikmetler tezekkür edilebilir. 

Osmanlının sınırdaşı ve ezelî rakibi olan bir güçlü ülkeyle savaş esnasında kurşun yağmuru altında talebesi Habibe “yaz kardeşim bu gâvurun kurşunu bizi öldürmez” deyip korkusuzca Rus’a meydan okuyup, bir de tarihi beşerin emsalini kaydetmediği en ilmî bir tefsirini i’lâyı Kelimetullah uğruna yazarak tarihte emsali olmayan, maddî ve manevî cihadı beraber yapmanın, sıradan bir iş olduğunu iddia etmek mümkün mü? 

Hatta Bediüzzaman’ın bu savaş öncesi talebelerine, “büyük bir felâket geliyor hazırlanın” diye Rus savaşına dikkat çekip, silâhlı eğitim yaptırarak onların başına gönüllü alay komutanı olması da ayrıca calibi dikkat harika bir hadisedir. 

Bu nasıl bir insan ki; yerinde âlim, yerinde veli, yerinde komutan yerinde diplomat vs.

Bunu anlamayacak veya kıskanacak ne var? Eğer bu işler o kadar kolaysa, muarrızları benzerini yapar, sonra sana işaret var da bana neden yok demeye belki haşa hakları olabilir. Yani bu itirazları Hak namına yapsalar elbette saygı duyacağım, fakat Cenâb-ı Allâh’ın o yüce kitabında hayvanlara bile ilham ve Nahl Sûresi’nde “arıya vahyettik” diye açıkça beyan ettiği halde, Bediüzzaman ünvanını bizzat hak eden insandan esirger mi? 

Galiba bu meseleyi müttaki insanlar anlıyor da, dinde sathî, muhakeme-i aklîyede nakıs ve enaniyeti kavilerde problem var. Meselâ hayvanlara ilham olduğuna itiraz etseler dinden çıkarlar. Fakat, Allah’ın veli kulundan bunu esirgerler. Bunlar önce kendilerini çekap etmeliler. 

Burada esas olan bir mu’cize-i Kur’ân’iye’yi muamma olmaktan kurtarmaktır. Ayrıca bu savaşın İslâm kültüründe ahirzaman alâmeti ve hatta  melheme-i  kübra olarak bilinmesi de, işaret için ayrı önem taşımaktadır. Cenab-ı Hakk’ın hangi hikmetlere binaen dikkat çekmesi bizim merak meselemizdir. 

Bizim anladığımız:

1- Bu işaretle Cenab-ı Hak, seb-ul mesaninin hakikî tefsirine de, dikkat çekmiş olabilir. Zaten Üstad “Risale-i Nurlar benim malım değil Kur’ân’ın malı” demiyor mu?

2- Böylece bu zatın görevli olduğuna dahi dikkat çekilmiş olabilir.

3- Birinci Dünya Savaşı’nın bir kıyamet alâmeti veya melheme-i kübra olduğuna dikkat çekilmiş olabilir ve bilemediğimiz nice hikmetlerler vardır. Yani bunlar es geçilecek veya ıskalanacak meseleler değildir, aksine, Kur’ân-ı Azimüşşan’ın mu’cizesini İlây-ı kelimetullah uğruna âleme ilân etmenin vesilesidir kanaatindeyim. Bediüzzaman’ın dediği gibi “Hakk’ın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez.”

Karşı çıkmanın masum görülen sebepleri ise:

1- Münkir ise, o zaten muhatabımız değil. O bizim tebliğ için hedef kitlemizdir.

2- Mü’min olup cahilse, ebced ve cifri bilmez, yanlış anlayabilir. “Ey cehalet sen bir püsküllü belâsın nerede felâket, işte sen oradasın” denilmiş. Yanlış anlaşılır korkusuyla Kur’ân-ı Azimüşşânın bir mu’cizesini bile anlatmaktan çekiniyoruz demektir.

3- Bediüzzaman’ı ve hayatını bilmiyorsa aklı sıra münasebet kuramayabilir, o da onun hatasıdır vs.

Fakat bizim asıl problemimiz anlar anlamazlardır. Onlarla hesaplaşmamız ve asıl maksatlarını deşifre etmemiz lâzım.

Meselenin özü sırat-ı müstakım adına bir tebliğdir. Bu dinin ve milletin fabrika ayarlarıyla oynayanlara bedeli ağır, tarihe not düşecek bir ders lâzımdır ve yakın tarihimiz buna şahittir. 

Dost düşman, melek şeytan, bütün dünyaya ilân etmek istiyorum ki; Bediüzzaman’da, kesble izahı imkânsız vehbi bir ilim vardır.  Şer güçler her ne kadar perde çekerek ve üzerini örterek  mani olmak isteseler de muvaffak olamayacaklardır. Zira, âyet-i kerimede “Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır, kâfirler isterse hoşlanmasınlar. (Saf Sûresi: 8) buyruluyor. Allah (cc) nasip ederse ilerde bu âyetin dahi münasebet ve riyazisi mevzumuz olacaktır.

Elbette bu ilim insanlığın hayrınadır ve vehbi ilim ona hami olacak ve icrasına vasi olacaktır. İşte otuz üç âyet-i kerimeler gibi meseleler onun işaret ve beşaretleridir.

Bu aynı zamanda karşı konulamaz bir dehanın eseridir. Kim ona mani olmak isterse bilâkis rezil olacaktır. 

Diğer işâret ve beşâretler de, buluşmak üzere.

Okunma Sayısı: 1796
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ Seyda

    22.11.2019 23:14:02

    Teşekkür ederiz. Bu yazılarınızı kitap diline çevrilmiş olarak bekliyoruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı