"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İsrail devletinin vaad edilmiş topraklar masalı

Sami CEBECİ
22 Eylül 2024, Pazar
Kur’ân-ı Kerîm’de, İsrailoğulları ile ilgili bir hayli ayetler vardır. Kendi peygamberlerinin bile bir kısmını öldürmüş olan bu azgın ve zalim kavim, iki bin beş yüzyıl vatansız olarak yaşadı. Davut ve Süleyman peygamberlerden sonra, önce Babil devleti daha sonra Romalılar tarafından Kudüs’teki tapınakları yerle bir edilen Yahudî topluluğu, dünyanın çeşitli yerlerine sürgün olarak gönderildi.

Siyonizm ise, bir din olmaktan ziyade siyasi bir teşebbüstür. Teodor Herzl adındaki bir adamın kurduğu bir teşkilattır. Önce 2. Abdülhamid Han’a gelerek, Kudüs topraklarını satın almak istemiş ve Osmanlı Devletinin bütün borçlarını ödemek taahhüdünde bulunmuş fakat cennet mekân Padişah tarafından “Benim ecdadım bu toprakları kanlarıyla almıştır.” diyerek, yapılan teklifi geri çevirmiştir.

Ancak hedefinden hiç vazgeçmeyen Siyonistler, 2. Abdülhamid’i tahttan indirmişler ve aradan geçen bir hayli zaman sonra, İngilizlerin yardımıyla 1948 yılında Filistin toprakları üzerinde İsrail devletini kurmuşlardır. O günden bu yana da Orta Doğuda hiçbir huzur kalmamıştır. Çünkü, verilen topraklara kanaat etmeyen İsrail devleti, yayılmacı politikalarıyla başta, Gazze ve Filistin’in tamamı olmak üzere, vaad edilmiş topraklar masalıyla sürekli genişlemeye çalışmaktadır.

Peki, Arz-ı Mev’ud yani Allah’ın kendilerine vaad ettiği topraklar diye söyledikleri masalın dayandığı bir aslı var mıdır? Baştan hemen söyleyelim ki, böyle bir şey Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemektedir. Tevrat veya kendilerinin dedikleri Talmut adındaki kitaplarında bir hayli uydurulmuş ayetler vardır. Kaldı ki, Müslümanlar olarak bizim ölçü alacağımız sadece Kur’ân-ı Kerîm’dir. Çünkü, ne Tevrat’ın ve ne de İncil’in aslı ortada yoktur. Allah adına uydurulmuş ayetlerin ise haddi hesabı yoktur. Bu yüzden, Nil Nehrinden Fırat nehrine kadar geniş bir coğrafyayı, Allah’ın kendilerine vaad ettiği topraklar olarak görüyorlar. Yani, Türkiye’nin doğu ve güney doğu illeri dahil, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan’ın kuzey kısmının tamamı, Suriye, Irak, İran’ın batı bölgeleri, Sina yarımadası ve Mısır’ın önemli bir bölümünü kendilerine ait olarak görüyorlar. Hakikaten tam bir hayal ve masal. 

Kur’ân-ı Kerîm’de ise, Arz-ı Mev’ud diye bir terim geçmemektedir. Sadece, Arz-ı Mukaddes tabiri geçmektedir. Yusuf peygamber (as) tarafından Kenan ilinden alınıp Mısır’a yerleştirilen İsrailoğulları, Mısırlılar tarafından köle muamelesi görüyor ve en ağır işlerde çalıştırılıyordu. İçlerinden Musa Peygamberi (as) çıkaran Cenab-ı Hak, ona İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarmak vazifesi verdi. Firavun askerleriyle onları takip edip öldürecek iken, Musa Aleyhisselâm asasıyla Kızıldeniz’e vurduğu zaman, mucize eseri olarak deniz ikiye yarıldı ve karşıya geçtiler. Araklarından takip eden Firavun ve askerleri ise, denizin ortasına geldiklerinde deniz tekrar birleşti ve Firavun ve askerleri denizde boğulup gittiler.

Maide Suresi’nin 20. Ayetten başlayıp, 26. Ayetine kadar Allah bu hadiseyi tarihî bir ibret olarak nazara vermektedir: “Hani Musa kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın ki, içinizden peygamber çıkardı, sizi hürriyete kavuşturup mülk ve hâkimiyet sahibi yaptı ve geçmiş devirlerde hiçbir millete vermediği nimetleri size verdi. Ey kavmim! Allah’ın size mesken olarak takdir ettiği Arz-ı Mukaddese girin, düşmandan korkup da geri dönmeyin; sonra dünyada ve âhirette hüsrana düşersiniz. Onlar “Ey Musa! dediler. “Orada zorbalar topluluğu var, onlar oradan çıkmadıkça biz Arz- ı Mukaddese girmeyiz. Eğer çıkarlarsa biz de gireriz. Kendilerine Allah’ın nimeti erişen ve Allah’tan korkanlardan iki kişi ise dedi ki: “Onların üzerine şehir kapısından girin. Oradan girdiğinizde galip gelen siz olursunuz. Bir de, eğer gerçek müminlerseniz, ancak Allah’a tevekkül edin.” Onlar ise, “Ey Musa! Onlar orada oldukça biz ebediyen oraya girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Musa, “Ey Rabbim” dedi. “Ben kendimden ve kardeşim Harun’dan başkasına söz geçiremiyorum. Sen bizimle o yoldan çıkmış kavmin arasını ayır.” Allah buyurdu ki: “Arz-ı mukaddes onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar bulundukları yerde şaşkın şaşkın dolaşıp duracaklar. Artık sen o yoldan çıkmış kavmin hâline acıma.”

Evet, Allah’ın İsrailoğullarına vaad edilmiş topraklar diye bir sözü yok. Eğer olsaydı bu onlara yapılmış bir iltimas olurdu. Allah’ın hiçbir kavme böyle bir iltiması yoktur. Bu sadece Siyonist ideolojinin maksadına ulaşmak için uydurduğu şeylerdir. Şayet, uydurma Tevrat’ta böyle şeyler olsa bile, İncil ve Kur’ân gibi kutsal kitaplarla hükmü kaldırılmış bir Tevrat ile zaten amel edilmez. Edilse bile netice de alınmaz. Bunun böyle bilinmesi lâzımdır.

Okunma Sayısı: 1953
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Yılmazcan

    22.9.2024 13:26:06

    Güzel bir makale. Tebrikler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı