Şualar - page 315

İkinci Meselenin Hülâsası
R
İSALE-İ NUR
dan
Gençlik Rehberi’
nin güzelce izah
ettiği gibi, ölüm o kadar kat’î ve zahirdir ki, bu günün ge-
cesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek.
Bu hapishane, nasıl ki mütemadiyen çıkanlar ve giren-
ler için muvakkat bir misafirhanedir. öyle de, bu zemin
yüzü dahi, acele hareket eden kafilelerin yollarında bir ge-
celik konmak ve göçmek için bir handır. Her bir şehri yüz
defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade
bir istediği var. İşte bu dehşetli hakikatin muammasını ri-
sale-i nur hâl ve keşfetmiş. Bir kısacık hülâsası şudur:
Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmı-
yor; elbette bu ecel cellâdının elinden ve kabir haps-i
münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanın en büyük
ve her şeyin fevkinde bir endişesi, bir meselesidir. evet,
çaresi var ve risale-i nur kur’ân’ın sırrıyla o çareyi iki ke-
re iki dört eder derecesinde kat’î ispat etmiş. kısacık hü-
lâsası şudur ki:
ölüm ya idam-ı ebedîdir, hem o insanı, hem bütün ah-
babını ve akaribini asacak bir darağacıdır, veyahut başka
bir bâkî âleme gitmek ve iman vesikasıyla saadet sarayına
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 315 |
MEYVE RİSALESİ
mezaristan:
mezarlık.
misafirhane:
misafirlerin kaldığı
ev, geçici bekleme yeri.
muamma:
anlaşılmaz, çözülmesi
güç iş, anlamı gizli ve güç anlaşılır
söz.
muvakkat:
geçici.
mütemadiyen:
sürekli olarak, de-
vamlı.
saadet:
mutluluk.
sır:
gizli hakikat.
vesika:
inanılacak, dayanılacak,
güvenilecek sağlam delil, hüccet,
belge.
zahir:
açık, aşikâr.
zemin:
yer.
ziyade:
çok, fazla.
ahbap:
dostlar.
akarip:
akrabalar, yakınlar.
âlem:
dünya, cihan.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
cellât:
idama mahkûm olan-
ların hükümlerini infaz etme-
ye vazifeli olan adam.
darağacı:
idama mahkûm
olanların asıldıkları sehpa, dâr.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ecel:
her canlının Allah tara-
fından takdir edilen ölüm vak-
ti.
endişe:
kaygı.
fevkinde:
üstünde.
hakikat:
gerçek, esas.
hal:
çözme, karışık bir mese-
leyi şüphe edilmeyecek dere-
cede açıklama.
han:
yolcuların misafir olarak
kaldığı yer.
haps-i münferit:
ehl-i dalâlet
için ölüm ve kabir.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üze-
re yok oluş, ahiret inancı ol-
madığı için ölümü ebedî yok-
luğa gitmek olarak görme.
iman:
inanma, itikat.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
izah:
açıkça ortaya koyma, bir
konuyu ayrıntılarıyla, eksiksiz
anlatma.
kabir:
mezar.
kat’î:
kesin, şüpheye ve te-
reddüde mahal bırakmayan.
Kur’ân:
Allah tarafından va-
hiy yoluyla Hz. Muhammed’e
indirilmiş, semavî kitapların
sonuncusu.
madem:
... -den dolayı, böyle
ise.
1...,305,306,307,308,309,310,311,312,313,314 316,317,318,319,320,321,322,323,324,325,...1581
Powered by FlippingBook