Şualar - page 314

ihtimali binden birdir; çünkü bin hissedar daha var– ve
uhrevî mukadderat-ı beşer piyangosunda, hüsn-i hatime-
ye mazhar ehl-i iman için kazanç ihtimali binden dokuz
yüz doksan dokuz olduğuna yüz yirmi dört bin enbiyanın
ona dair ihbarını keşf ile tasdik eden evliyadan ve asfiya-
dan haddühesaba gelmez sadık muhbirler haber verdik-
leri hâlde, evvelki piyangoya koşmak, ikincisinden kaç-
mak ne derece maslahata muhalif düşer, mukayese
edilsin.
Bu meselede, hapishane müdürleri ve sergardiyanları
ve belki memleketin idare müdebbirleri ve asayiş muha-
fızları, risale-i nur’un bu dersinden memnun olmaları ge-
rektir. Çünkü, bin mütedeyyin ve cehennem hapsini her
vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namaz-
sız ve itikatsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram
helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan
daha kolay olduğu çok tecrübelerle görülmüş.
@
asayiş:
kanun ve nizam hâkimi-
yetinin sağlanması.
asfiya:
safiyet ve takva sahibi
olan, Hz. Peygamberin (asm) vâri-
si hükmünde, onun meslek ve ga-
yelerini hayata geçirmeye çalışan
âlim zatlar.
beşer:
insanlık.
dair:
alâkalı, ilgili.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
enbiya:
nebîler, peygamberler.
evliya:
velîler, Allah dostları.
evvel:
önce.
had ve hesaba gelmeme:
sayısız
ve sınırsız olma.
haram:
İslâmiyetçe yasaklanan iş-
ler.
hazine:
zengin ve değerli kaynak.
helâl:
Allah’ın müsaade ettiği şey,
din bakımından günah olmayan
şey.
hissedar:
hisse sahibi, hissesi olan.
hüsn-i hatime:
iyi son.
idare:
memleket işlerinin yürü-
tülmesi, çekip çevirilmesi.
ihbar:
haber verme, bildirme,
anlatma, duyurma.
ihtimal:
olabilirlik.
inzibat:
düzeni sağlama, asa-
yişi yoluna koyma.
itikat:
kesin inanma, iman.
keşif:
Allah tarafından ilham
edilme, kalp gözüyle görme.
kısmen:
kısmî olarak, bazı yön-
den.
maslahat:
uygun iş.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
mesele:
önemli konu.
muhafız:
her hangi bir şeyi
korumakla vazifeli asker.
muhalif:
zıt, karşıt.
muhbir:
haber veren, haber-
ci.
mukadderat:
Allah tarafından
ezelde takdir olunmuş şeyler,
ileride meydana gelecek hâl-
ler ve olaylar, alın yazısı.
mukayese:
karşılaştırma.
müdebbir:
tedbir alan, tedbir-
li, her şeyi önceden düşünen.
mütedeyyin:
dinin emirlerini
eksiksiz yerine getiren, din-
dar, dine bağlı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadık:
sözünde, vaadinde, işin-
de doğru olan.
sergardiyan:
başgardiyan.
tahattur:
hatırlama, hatıra ge-
tirme.
tasdik:
bir şeyin veya kimse-
nin doğruluğuna kesin olarak
hükmetme.
tecrübe:
yaşayarak elde edi-
len iyi veya kötü kazanımlar.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait, ahiret âlemiyle ilgili.
MEYVE RİSALESİ
| 314 |
o
n
B
irinci
Ş
ua
Şualar
1...,304,305,306,307,308,309,310,311,312,313 315,316,317,318,319,320,321,322,323,324,...1581
Powered by FlippingBook