Beşinci Bab
(1)
(2)
o
?«/
c n
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *G Én
æ` o
Ñ°r
ùn
M
Mertebelerine dair
Beş nüktedir.
BİrİNCİ NÜKTE:
Bu
o
?«/
c n
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *G Én
æ o
Ñ°r
ùn
M
kelâmı, acz-i beşer marazına
ve fakr-ı insan hastalığına mücerrep bir devadır. zira:
o
Mûcid
ki,
Mevcud-i Bâkî’
dir; öyle ise mevcudatın
bâkî meyveler vermek için bu beka-i dünyeviyenin kabu-
ğunu bırakarak zeval bulmalarından müteessir olmamak
gerektir. Çünkü
Vacibü’l-Vücud
olan
Mûcid’
in bekasıyla
ve varlığıyla o sevimli mahlûkatın vücutları mahv ve
ademden kurtulup devam eder.
o
Sâni
ki,
Fâtır-ı Bâkî’
dir; öyle ise masnuatın zevalin-
den mahzun olmamak gerektir. Çünkü medar-ı muhab-
bet olan bâkî isim ve sıfatların sahibi
Sâni-i Zülcelâl’
in
varlığı ve bekasıyla masnuatın devam-ı vücutları tahak-
kuk eder.
o
Melik
ki,
Malik-i Bâkî’
dir; öyle ise mülkün teceddü-
dündeki zeval ve firaklardan teessüf etmemek gerektir.
Çünkü
Bâkî-i Sermedî’
ye intisapla hadsiz bir mülke ma-
likiyet gibi, manen istifade edilir.
o
Şâhid
ki,
Âlim-i Bâkî’
dir; öyle ise mahbubatın dün-
yadan kaybolup gitmelerinden tahassür etmemek gerek-
tir. Çünkü o mahbubat,
Şâhid-i Ezelî’
nin bekası ve varlı-
ğıyla daire-i ilminde ve nazarında daimî bir vücut bulur.
Şualar
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 139 |
RİSALE-İ HASBİYE
masnuat:
sanatla yapılmış şeyler.
medar-ı muhabbet:
muhabbete
sebep olan.
Melik:
her şeyin sahibi olan Allah.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahlûklar.
Mevcud-i Bâkî:
sonsuza kadar var
olan, bâkî olan Allah.
mucib-i teessüf:
üzüntü verici,
üzüntüyü gerektiren.
mucip:
icap eden, uyan, gereken,
gerektiren.
Mucit:
yaratan, yoktan var eden
Allah.
mücerrep:
tecrübe edilmiş, de-
nenmiş.
mülk:
sahip olunan, üzerinde ta-
sarruf hakkı bulunan her şey.
nazar:
bakış, dikkat.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
sebebiyet:
sebep olma, icap et-
tirme, gerektirme.
sıfat:
vasıf, nitelik.
Şahid-i Bâkî:
bâkî olan şahit; Al-
lah.
Şahid-i Ezelî:
ezelden ebede her
şeyi gören ve her şeye şahit olan
Cenab-ı Hak.
tahassür:
hasret çekme, özlem.
vücut:
var olma, varlık.
zeval:
sona erme, yok olma, öl-
me.
acz-i beşer:
beşerin aczi, in-
sanın zayıflığı ve güçsüzlüğü.
Âlim-i Bâkî:
sonsuz hayat sa-
hibi ve sonsuz ilim sahibi olan
Allah.
bab:
kısım, bölüm, bahis.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
beis:
sakınca, mahzur.
daimî:
sürekli, devamlı.
daire-i ilim:
ilim dairesi.
deva:
ilâç, çare.
esma:
adlar, isimler.
fakr-ı insan:
insanın muhtaç
oluşu, ihtiyaçlarının sınırsız
olup, pek çok şeylere muhtaç
olması.
Fâtır-ı Bâkî:
benzeri bulun-
mayan şeyleri yaratan ve fa-
aliyeti durmayan Cenab-ı Hak.
hüzün:
keder, tasa, gam, hü-
zün.
kelâm:
söz, ibare, fıkra.
mahbubat:
sevilenler, sevgili-
ler, sevilen kimseler.
mahbup:
sevgili, sevilen, mu-
habbet edilen.
Malik-i Bâkî:
bâkî olan malik;
varlığı daimî olan malik, Allah.
maraz:
hastalık.
1.
Bu
Beşinci Bab
’ın tercümesi Nur Talebeleri tarafından yapılarak, sonradan konulmuştur.
(Naşirler)
2.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (ÂI-i İmran Suresi: 173:)