keza, kâinat bütün kemalât ve mehasiniyle onun ke-
mal ve cemaline nispetle bir zayıf gölgeden ve onun
âyât-ı kemalinden ve işarat-ı cemalinden ibaret olan za-
tın mahlûku ve memlûkü ve abdi olmam, bana fahir ve
şeref için yeter.
keza, had ve hesaba gelmeyen nimetlerini kaf ve nun
arasındaki lâtif sandukçalarda iddihar eden ve milyonlar-
la kantarı tohum ve çekirdek denilen bir avuç dolusu lâ-
tif sandukçalarda kudretiyle toplayan zat, her şey için
bana yeter.
keza, bütün cemal ve ihsan sahipleri yerine, bana o
Cemîl
ve
Rahîm
olan zat yeter ki, bu güzel masnuat,
mevsimlerin ve asırların ve dehirlerin müruruyla onun
envar-ı cemalini tazelendirmek için fenâya mazhar olan
âyinelerden başka bir şey değildir; ve bu bahar ve yaz
mevsimlerinde tekrarlanan nimetler ve birbirini takip
eden meyveler, mahlûkatın ve günlerin ve senelerin ge-
lip geçmesiyle onun daimî nimetlerinin teceddüdü için
mazharlardan ibarettir.
keza,
Hâlık-ı Mevt ve Hayat’
ın esmasının cilvelerine
bir harita ve fihriste ve fezleke ve mizan ve mikyas ol-
mam, bana hayat ve mahiyet-i hayat itibarıyla yeter.
Şualar
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 149 |
RİSALE-İ HASBİYE
lâtif:
güzel, hoş.
mahiyet-i hayat:
hayatın mahi-
yeti, özü, aslî yapısı.
mahlûk:
yaratık, Allah tarafından
yaratılmış olan.
mahlûkat:
Allah tarafından yara-
tılanlar.
masnuat:
sanatla yapılmış şeyler.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
memlûk:
kul, köle.
mikyas:
ölçü aleti, ölçek.
mizan:
terazi, ölçü.
mürur:
geçme, geçip gitme.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nispet:
kıyaslama.
rahîm:
merhamet eden, çok mer-
hametli olan, esirgeyen, koruyan,
acıyan Allah.
sandukça:
küçük sandık.
şeref:
övünülecek, iftihar edile-
cek şey.
teceddüt:
tazelenme, yenilenme.
abd:
kul.
asr:
yüzyıl, asır.
ayat-ı kemal:
mükemmelli-
ğin delilleri.
cemal:
güzellik.
Cemîl:
güzellik sahibi olan zat,
Allah.
cilve:
tecelli, görüntü.
daimî:
sürekli, devamlı.
dehir:
zaman, çok uzun za-
man, çağ, devir.
envar-ı cemal:
güzelliğin nur-
ları, aydınlığı.
esma:
adlar, isimler.
fahir:
övünme, şeref duyma.
fenâ:
yok olma, ölümlülük,
geçicilik.
fezleke:
özet, netice.
fihriste:
bir kitapta bulunan
şeyleri sırayla gösteren liste,
katalog.
had ve hesaba gelmeme:
sa-
yısız ve sınırsız olma.
Hâlık-ı Hayat:
hayatı yaratan,
yoktan var eden Allah.
Hâlık-ı Mevt:
ölümün yaratı-
cısı, Allah.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan, müteşekkil.
iddihar:
biriktirme, toplama,
yığma.
ihsan:
bağışlama, ikram et-
me, lütuf.
işarat-ı cemal:
güzellik işaret-
leri, belirtileri.
kâf-nun:
Allah’ın bir şeye ‘ol’
demesi ve anında olması an-
lamında ‘kün’ emri.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, bütün âlemler,
varlıklar.
kantar:
ağırlık ölçüsü aleti.
kemalât:
faziletler, kemaller,
olgunluklar, mükemmellikler.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.