keza, onun abdi ve masnuu ve mahlûku olduğuma ve
ona muhtaç bulunduğuma ve onun, hikmetine ve rah-
metine lâyık bir surette beni terbiye eden ve bana lütuf-
ta bulunup nimetlerini ihsan eden
Hâlık-ı Rahîm’
im ve
Rabb-i Kerîm’
im olduğuna dair iz’anım ve şuurum ve
imanım, hayat ve lezzet-i hayat itibarıyla bana yeter.
keza, acz-i mutlak ve fakr-ı mutlak ve zaaf-ı mutlakı-
mın misaliyle o
Kadîr-i Mutlak’
ın meratib-i kudretine ve
o
Rahîm-i Mutlak’
ın derecat-ı rahmetine ve o
Kavi-i Mut-
lak’
ın tabakat-ı kuvvetine mikyas teşkil etmem, hayat ve
kıymet-i hayat itibarıyla bana yeter.
keza, cüz’î ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarımın cüz’îli-
ğinin ma’kesiyetiyle Hâlık’ımın muhit sıfatlarını fehmet-
mem bana yeter. nitekim benim cüz’î ilmimin mizanıyla
onun muhit ilmini fehmederim.
Hakeza, benim
İlâh’
ımın
Kâmil-i Mutlak
olduğuna ve
kâinatta kemalât olarak ne varsa onun kemalinin ayet-
lerinden bir ayet ve onun kemalinin işaretlerinden bir
işaret olduğuna dair ilmim, kemal olarak bana yeter.
keza, nefsimde kemalât olarak iman-ı billâh bana ye-
ter; çünkü beşer için iman bütün kemalâtın menbaıdır.
Şualar
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 153 |
RİSALE-İ HASBİYE
meratib-i kudret:
kudret merte-
beleri, dereceleri.
misal:
eş, benzer.
muhit:
ihata eden, kuşatıcı.
nefis:
kişinin kendisi, şahsı.
rabb-i Kerîm:
ikram ve ihsanı bol
olan ve her şeyi terbiye eden Al-
lah.
rahîm-i Mutlak:
mutlak merha-
met sahibi olan Cenab-ı Hak.
rahmet:
şefkat etmek, merhamet
etmek, esirgemek.
suret:
biçim, tarz, görünüş.
sıfat:
vasıf, nitelik.
tabakat-ı kuvvet:
kuvvet taba-
kaları.
terbiye:
besleyip büyütme, yetiş-
tirme.
teşkil:
vücut verme, şekillendir-
me.
zaaf-ı mutlak:
mutlak zayıflık,
kuvvetsizlik.
acz-i mutlak:
mutlak zayıflık,
güçsüzlük.
beşer:
insanlık.
cüz’î:
küçük, az.
derecat-ı rahmet:
rahmet,
merhamet ve şefkat etme de-
receleri.
fakr-ı mutlak:
sonsuz fakirlik,
tam muhtaçlık, mutlak çare-
sizlik, yoksulluk.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
Hâlık-ı rahîm:
sonsuz mer-
hamet ve şefkat sahibi yara-
tıcı, Allah.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli se-
bep.
İlâh:
kendisine ibadet edini-
len tapınılan Ma’bud, Allah.
ilim:
bilme, bilgi.
iman-ı billâh:
Allah’a inanma,
Allah’ı, onun kâinatta tecelli
eden bütün sıfat ve isimleriy-
le beraber kabul ederek Ona
inanma.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapıp yapmama konusunda
için olan iktidar, güç.
iz’an:
basiret, anlayış, teslim
olup itaat etmek.
Kâmil-i Mutlak:
tam, noksan-
sız, eksiksiz, tam mükemmel.
Kavî-i Mutlak:
mutlak güçlü
olan.
kıymet-i hayat:
hayatın kıy-
meti, değeri.
lâyık:
uygun, yakışır, müna-
sip.
lezzet-i hayat:
hayatın zevk
ve lezzetleri.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik,
ihsan.
ma’kesiyet:
ayna oluş, bir şe-
yin yansıma yeri olma.
menba:
kaynak, her hangi bir
şeyin çıktığı yer.