Şualar - page 163

Meselâ, “resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o ge-
cede Cenab-ı Hakka karşı selâm yerinde
(1)
! o
äÉs
«p
ës
àdn
G
demiş. Yani, “Bütün zîhayatların, hayatlarıyla gösterdik-
leri tesbihat-ı hayatiye ve sâni’lerine takdim ettikleri fıtrî
hediyeler, ey rabbim, sana mahsustur! Ben dahi bütün
onları tasavvurumla ve imanımla sana takdim ediyo-
rum.”
evet, nasıl ki resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm,
o
äÉs
«p
ës
àdn
G
kelimesiyle bütün zîhayatın ibadat-ı fıtriyelerini
niyet edip takdim ediyor; öyle de, tahiyyatın hülâsası
olan
(2)
o
äÉn
c n
QÉn
Ñ o
ªr
dn
G
kelimesiyle de, bütün medar-ı bereket
ve tebrik ve bârekâllah dediren ve mübarek denilen ve
hayatın ve zîhayatın hülâsası olan mahlûklar, hususan
tohumların ve çekirdeklerin, danelerin, yumurtaların fıt-
rî mübarekiyetlerini ve bereketlerini ve ubudiyetlerini
temsil ederek, o geniş mana ile söylüyor. Ve mübarekâ-
tın hülâsası olan
(3)
o
äG n
ƒ n
?° s
üdn
G
kelimesiyle de zîhayatın hü-
lâsası olan bütün zîruhun ibadat-ı mahsusalarını tasavvur
edip dergâh-ı İlâhîye o ihatalı manasıyla arz ediyor. Ve
(4)
o
äÉn
Ñpq
«`s
£dGn
h
kelimesiyle de, zîruhun hülâsaları olan kâmil
insanların ve melâike-i mukarrebînin, salâvatın hülâsası
olan
o
äÉn
Ñ`pq
«`n
W
ile nuranî ve yüksek ibadetlerini irade ede-
rek Ma’bud’una tahsis ve takdim eder.
Şualar | 163 |
a
lTıncı
Ş
ua
lûkun kendine göre yaptığı özel
ibadeti.
iman:
inanma, itikat.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için olan
iktidar, güç.
kâmil:
tam, olgun, eksiksiz, nok-
sansız, mükemmel.
Ma’bud:
kendisine ibadet edilen,
tapınılan, kulluk edilen Allah.
mahlûk:
yaratık, Allah tarafından
yaratılmış olan.
mahsus:
bir şeye veya kişiye has
olan.
medar-ı bereket:
bereket sebe-
bi.
melâike-i mukarrebîn:
büyük me-
leklerden bir zümre.
meselâ:
örneğin.
mübarekât:
bereketli, uğurlu ve
hayırlı şeyler.
mübarekiyet:
feyizlilik, bereket-
lilik.
niyet:
kalbin bir şeye karar ver-
mesi, bir işin ne için yapılacağını
bilmesi.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak, mü-
nevver.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
salâvat:
Hz. Muhammed’e rahmet
ve esenlik dileme, salât ve selâm
etme.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
selâm:
selâm, esenleme; Allah’ın
rızasını kazanmak için mü’minle-
rin birbirine ettiği selâmünaley-
küm şeklindeki dua.
tahiyyat:
namazın son oturuşla-
rında okunan et-tehiyyatü duası.
tahsis:
has kılma, ayırma.
takdim:
arz etme, sunma.
tebrik:
kutlama; uğurlu, hayırlı,
mübarek olmasını dileme.
temsil:
birinin, bir topluluğun adı-
na hareket etme.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hak-
kın bütün noksan sıfatlardan uzak
ve bütün kemal sıfatlara sahip ol-
duğunu ifade eden sözler.
tesbihat-ı hayatiye:
yaratıkların,
varlıkların hayatları ile Cenab-ı
Hakkı tesbih etmesi.
ubudiyet:
kulluk.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahibi, ruhlu, canlı, ha-
yattar.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
arz etme:
sunma, takdim et-
me.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
bereket:
mübareklik, bolluk,
saadet.
dâne:
tane, tohum.
dergâh-ı İlâhî:
İlâhî dergâh, sı-
ğınak, Allah katı.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
tan olan.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hususî:
özel.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
ibadat-ı fıtriye:
fıtrî ibadetler,
her bir varlığın kendi kabiliye-
tine göre Cenab-ı Hakka iba-
det etmesi.
ibadat-ı mahsusa:
her mah-
1.
Bütün canlıların hayatları boyunca yaptıkları tesbihat ve fıtrî hediyeler Allah’a aittir.
2.
“Allah ne mübarek yaratmış” dedirten, tebrik ve berekete sebep mübarek yaratık, tohum,
çekirdek, dâne ve yumurtalar.
3.
Ruh sahiplerinin hususî ibadetleri.
4.
Kâmil insan ve Allah’a yakın meleklerin nuranî ve yüksek ibadetleri.
1...,153,154,155,156,157,158,159,160,161,162 164,165,166,167,168,169,170,171,172,173,...1581
Powered by FlippingBook