Şualar - page 159

muhabbet-i imaniye ile, mü’minin istifadesini imkân ve
vücup dairelerinin nihayetsiz müştemilâtına kadar geniş-
leten zat bana yeter.
keza, beni camit kılmayıp, hayvan yapmayıp, dalâlet-
te bırakmayarak, cins ve nevi ve din ve iman itibarıyla
mahlûkatının pek çoğundan üstün kılan zat bana yeter;
hamd da ona, şükür de ona mahsustur.
keza,
(1)
p
øp
erD
ƒo
Ÿr
G n
…p
ór
Ñn
Y o
Ör
?n
b»/
æo
©°n
ùn
jn
h?/
FBÉ n
ªn
°S n
’n
h ?/
Vr
Qn
G »/
æo
©n
°ùn
j n
hadis-i kudsîsinin sırrıyla, arz ve semanın istiap edemedi-
ği
Zat-ı Zülcelâl
, bir mü’min kulunun kalbine yerleşir. Ya-
ni, bütün kâinatta tecelli eden esma-i İlâhiyenin bütün te-
celliyatına insanın cami bir mazhar olması sırrıyla, kâina-
ta sığmayan bir nimeti bana bağışlayarak beni esmasının
tecelliyatına cami bir mazhar yapan zat bana yeter.
keza, bende bulunan mülkünü muhafaza etmek üzere
benden satın alarak sonra bana iade eden ve karşılığın-
da bize cenneti veren zat bana yeter. Vücudumun zerre-
lerinin zerrat-ı kâinatla darbı adedince ona şükür ve
hamd olsun.
Şualar
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 159 |
RİSALE-İ HASBİYE
has olan.
mazhar:
İlâhî tecellilerin görün-
düğü yer.
meal:
mana, mefhum.
muhabbet-i imaniye:
imanla il-
gili sevgi, iman sevgisi.
muhafaza:
koruma.
mülk:
sahip olunan, üzerinde tasar-
ruf hakkı bulunan her şey.
müştemilât:
şümulünde olan şey-
ler, içinde bulunanlar.
nevi:
çeşit, tür.
sır:
gizli hakikat.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibini
tanıma ve ona karşı minnet duy-
ma.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tecelliyat:
tecelliler, görüntüler.
vücup:
vacip ve lüzumlu olma,
varlığı gerekli olma, gerekme.
zerrat-ı kâinat:
kâinat zerreleri,
kâinattaki atomlar.
zerre:
maddenin en küçük par-
çası, molekül, atom.
cami:
cem eden, toplayan, içi-
ne alan.
camit:
ruhsuz, cansız.
cins:
boy, soy, kavim.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten
ayrılmak, azmak, doğru yol-
dan ayrılma, azma, batıla yö-
nelme.
darp:
çarpma.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkasına
ait söz, iş veya davranış.
hamd:
methetme, övme, yü-
celtme.
iade:
geri verme.
imkân:
var olması ya da yok
olması noktasında zorunlu ol-
mama.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
itibar:
değer.
kâinat:
yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler,
varlıklar.
mahlûkat:
Allah tarafından ya-
ratılanlar.
mahsus:
bir şeye veya kişiye
1.
Ben ne arz, ne de semaya sığmam; fakat, mü'min bir kulumun kalbine sığarım. (Hadis-i
kudsî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 2004, s. 212; Müsnedü’l-Firdevs, 3: 174; Aclûnî, Keşfü’l-Ha-
fâ, 2:165.)
1...,149,150,151,152,153,154,155,156,157,158 160,161,162,163,164,165,166,167,168,169,...1581
Powered by FlippingBook