Medrese-i Nuriye’nin mübarek üstadı Hacı Mehmet’in vefatı nedeniyle taziye ediyoruz. Ve Nurlar he-
sabına bütün ruh-u canımızla biz dünyada kaldıkça ona dua-yı rahmet etmeye ve Hafız Ali ve Hasan
Feyzi ortasında daima bütün manevî kazançlarımıza hissedar etmeye kat’î karar verdik.”
HaFıZ MuSTaFa:
Asıl adı Hacı Hafız Mustafa Üstün’dür. “Hacı Aziz, Hafız Mustafa, Şeyh Mustafa,
Aziz’in Mustafa” olarak da bahsedilmektedir. 1890 yılında Eğirdir’de dünyaya geldi ve yine aynı yerde
1959 yılında vefat etti. Hafız Mustafa altı yaşında hafız oldu. İstiklâl Harbinde vatan savunmasına katıl-
dı. Gazi olan Hafız Mustafa savaştan sonra kendisine bağlanmak istenen gazi maaşını almayı kabul
etmedi. Risale-i Nur’da bir çok yerde kendisinden ve hizmetlerinden bahsedilir. Hafız Mustafa vefat et-
tiğinde Bediüzzaman Hazretleri onun 20 sene boyunca ikinci bir Hafız Ali olarak vazifesini tam yaptığını,
âlem-i nura ve berzaha, Hafız Ali ve Hasan Feyzi gibi kardeşlerinin yanına gittiğini belirtir.
HalİD BİN VElİD:
Müslüman olduktan sonra, Peygamber Efendimiz (sav) tarafından “Seyfullah” (Al-
lah’ın kılıcı) unvanı verilen Halid, Hicretten yaklaşık 35-40 yıl önce Mekke’de doğdu. Peygamber
Efendimiz ile aynı soydan gelir. Babası Velid bin Muğire, annesi Lübabe es-Suğra Asma bint Haris’tir.
Künyesi; Ebu Süleyman Seyfullah, Farisü’l-İslâm Halid b. El-Velid b. El-Muğire el-Mahzumi el-Kureyşi
şeklindedir. Halid, Mekke’deki geleneklere uygun olarak, daha iyi yetişmeleri maksadıyla havası ve su-
yu daha güzel olan bölgelere gönderildikleri gibi kendisi de bir ailenin yanına verildi. Beş altı yıl burada
kaldıktan sonra ailesinin yanına getirildi. Babası, Kureyşliler arasında saygın bir yeri olan ve süvari bir-
liğinin komutanlığını elinde bulunduran bir aileden geldiği için, Halid’in eğitimi üzerinde titizlikle durdu.
Ata binme, ok atma, kılıç ve kalkan kullanma gibi savaş tekniklerini öğrettiği gibi, süvari birliklerinin
sevk ve idaresini de ona öğretti. İyi bir spor eğitiminden geçen Halid, güçlü bir fiziğe sahip oldu. Haz-
reti Ömer ile yaşıt olduğundan dolayı kendisiyle güreştiği ve onu yendikten sonra bacağının kırıldığına
sebep olduğu rivayet edilmiştir. Mekke’den yollanan ticaret kervanlarına katılarak hem ticaretle uğ-
raştı hem de, Suriye, Irak, Medain, Mısır ve Yemen gibi yerleri gezip görme imkanına sahip oldu. Bu
arada okuma ve yazmayı da öğrendi. Koyu bir kabile taassubuyla yetiştirilen Halid, İslâmiyet’e koyu
düşman olan babası ile beraber hareket etti. Sülalesi, kabile içinde süvari birliğinin komutanlığını da
yürüttüklerinden, bu aile mensupları, Müslümanlara karşı yapılan savaşlarda ön saflarda yer alıyorlar-
dı. Halid’in Bedir Savaşına katılıp katılmadığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Daha sonraki savaşlarda
ise hep dikkatleri üzerine çekecektir. Bedir Savaşında esir düşen kardeşi Velid’i kurtarmak maksadıy-
la Medine’ye giderek, fidyesini ödemek suretiyle, Mekke’ye geri götürdü. Esaretten sonra Müslüman
olmaya karar veren Velid, Medine’ye döndüyse de, zorla alınarak Mekke’ye götürüldü. Halid, kaçma-
sın diye onu hapsetti. Ancak, daha sonra Peygamber Efendimizin (asm) görevlendirdiği kişiler tarafından
kurtarılarak Medine’ye getirildi. Uhud Savaşı sırasında, Mekkeliler tarafından hazırlanan ordunun süvari
birliğinin komutanlığını yaptı. Bu savaşta, Peygamber Efendimiz tarafından Aynen Tepesi’ne yerleştiri-
len okçu birliğini takibe aldı. Kesinlikle yerlerinden ayrılmamaları emredilmelerine rağmen, savaşın
kazanılıp bittiğini zannederek okçuların buradan ayrılmaları üzerine, Halid, birliği ile beklediği yerden
harekete geçerek, İslâm Ordusuna arkadan hücum etti. Böylece, Mekkelileri kesin bir mağlubiyetten
kurtardı. Müslümanlara karşı hazırlanan hemen her birlikte yer alan Halid, Hicretin altıncı yılında um-
re maksadıyla gelen Müslümanları, Mekke’ye sokmamak maksadıyla hazırlanan iki yüz kişilik süvari
birliğine komutanlık yaptı. Mekke’ye sokulmayan ve bulundukları yerde vakit namazlarını kılan Pey-
gamber Efendimizin (asm) ve inananların bu hareketinden çok etkilendi. Bu tarihten itibaren
Müslümanlara karşı yumuşamaya başladı. Hudeybiye Barışından bir yıl sonra Mekke’ye gelen Hazreti
Muhammed (sav) ile karşılaşmak istemediğinden, şehrin dışına çıktı. Umreye için Mekke’ye gelenler
arasında Halid’in kardeşi Velid de bulunuyordu. Hemen evine gittiğe halde kendisini evinde bulama-
yınca Halid’e bir mektup bıraktı. Bu mektupta, Peygamber Efendimizin (asm) kendisinden söz ederek;
Şualar | 1263 |
Ş
ahıS
B
ilgileri