alİ SaVraN:
Çilingir Ali olarak da bilinen Ali Savran, Eğirdir’deki Nur hizmetlerini yürütüyordu. 1948
yılının Temmuz ayında “gizli cemiyet kurma” iddiasıyla Afyon Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı. 1954
yılında Eğirdir Gölünde gerçekleşen ve Bediüzzaman’ın Emirdağ Lâhikası’ndaki bir mektubunda bah-
settiği fırtına sırasında motorlu kayıkta bulunan altı kişiden birisi Ali Savran’dı.
ÂlİME HaNıM:
Bediüzzaman’ın kız kardeşi Âlime Hanım kocası Molla Said Efendi ile birlikte l944’te
Hicaz’da tavaf esnasında iken aynı anda vefat etmişlerdir. Üstat, Barla Lâhikası’nda “Nuh Bey, Molla
Abdülmecid, Molla Hamid” diye başlayan bir mektubunda “Şam-ı Şerif’te eniştem Molla Said var” diye,
kız kardeşi Âlime Hanım’ın eşinden bahsetmektedir. Bediüzzaman’ın âlime kız kardeşi ve eniştesi Âli-
me Hanım, merhum Mirza Efendi, merhume Nuriye Hanım’ın yedi evlâdından birisidir. Âlim ve fazıl bir
hanımefendidir. On beş yıl Şam’da müderrislik yapmıştır. l9l9 yılında hacca gitmiştir. Yedinci seferi olan
l944 yılında hacda sedye ile tavaf ederken vefat etmiştir. Bediüzzaman ondan, Meyve Risalesi’nin On
Birinci Meselesinde “Hacca gidip sekerat içinde tavaf ederken, tavaf içinde vefat eden Âlime Hanım na-
mındaki merhume hemşirem” diye bahsetmektedir. Âlime Hanım, Molla Said isimli bir zatla evlenmiş,
hiç çocukları olmamıştır. Molla Said, Şam’da talebelerine ders verirken bir meselede yanıldığında tale-
beleri, Âlime Hanımı kastederek, “Seyda, isterseniz bu dersi yarın Seyyide’den (Hanım) sorduktan sonra
bize anlatın” derlermiş. O kadar ilmine itimat edilen bir hanımefendi imiş. Âlime Hanım ve Molla Said
daima dualarında, birbirlerini yalnız bırakmamayı, beraber vefat edip, ebede gitmeyi niyaz ederlermiş.
Allah bu dualarını kabul edip ruhlarını birlikte almış. Molla Said’in Bitlis’te Hürriyetin ilânı sırasında mey-
dana gelen karışıklıklarda isyancılara karşı çarpışırken mitralyöze karşı sopa ile mukabele etmeye
çalışan son derece gözü pek kahraman bir insan olduğunu Bediüzzaman ifade etmektedir.
aSHaB-ı KEHF:
Bir mağarada yıllarca uyuduktan sonra tekrar uyandıkları Kur’ân-ı Kerîm’de haber
verilen arkadaş grubu. Ölümden sonra dirilişin bir örneği olan bu olay Kur’ân-ı Kerîm’in Kehf Suresin-
de anlatılmaktadır. Kehf kelimesi mağara anlamına gelir. Bu surede bildirildiğine göre, putperest bir
kavim içinde yaşayan ve Allah’ın varlığına inanan bir kısım genç, kendi inançlarından zorla vazgeçiril-
meye çalışılmasından ötürü bir mağaraya sığınmışlar ve yanlarındaki köpekle birlikte muhtemelen
309 yıl uyuyakalmışlar ve sonra uyanmışlardır. Mağarada bir kaç gün kadar uyuduklarını sanan genç-
ler içlerinden birisine para vererek şehre gönderirler. Böylece onların durumlarından haberdar olanlar
Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlarlar ve mağaranın bulunduğu ye-
re mescit yapmaya karar verirler. Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan “Ashab-ı Kehf” kıssasında mağaradaki
gençlerin sayısı ve nerede yaşadıkları konusunda kesin bir bilgi verilmemiştir.
aNTErE (?-614):
İslâm öncesi Arap kültürünün önemli sembollerinden olan Antere, Kâbe duvarına
asılan şiirinden dolayı “Muallâka Şairi” olarak anılmıştır. Şairliği yanında kahramanlığı ve cesaretiyle de
kıssalara konu olmuş bir halk kahramanıdır. Risale-i Nur’da Antere; “Zilletle içilen âb-ı hayat, tıpkı Ce-
hennem gibidir; izzetle Cehennem ise, benim için iftihar ettiğim bir menzildir” mealindeki beyiti
münasebetiyle geçmektedir. Künyesi Antere bin Şeddad bin Amr bin Muaviye el-Absî şeklindedir. An-
tere’nin doğum tarihi hakkında kesin bilgi mevcut değildir. Babası, Abs kabilesinin ileri gelenlerinden
olan Şeddad, annesi ise Habeşli bir cariyedir. Abs, Necid bölgesinde yaşayan bir kabiledir. Bir cariyenin
oğlu olmasından dolayı zamanın anlayışına göre hür sayılmayıp köle muamelesi gördü. Bu durumuy-
la bağlantılı olarak gençliğinde sevdiği ve istediği amcasının kızı kendisine verilmedi. Kölelikten kurtulup
hürriyetine kavuşması epey zaman aldı. Antere, ilk önce şiirleriyle meşhur oldu. Diğer taraftan çok iyi
binici olup, zamanla kahramanlığını gösterecek fırsatlar da önüne çıktı. Mensubu bulunduğu Abs
kabilesi başka kabilelerin saldırısına uğradı, malları yağmalandı ve amcasının kızı da bu saldırı sırasın-
da kaçırıldı. Bunun üzerine harekete geçerek yağmalanan malları düşmanlarının elinden aldığı gibi
amcasının kızını da kurtardı. Bu kahramanlığı sonrasında özgürlüğüne kavuştu ve kölelikten azat edil-
Şualar | 1253 |
Ş
ahıS
B
ilgileri