ilimlerde yüksek bir mevkiye sahiptir. Bu sahalarda birçok önemli eserleri bulunmaktadır. Hicrî 505’te
(1111) Tus’da vefat eden ve oraya defnedilen Gazali’nin eserlerinden bazıları şunlardır: El-Münkız;
İhya-i Ulumi’d-Din; Kimya-yı Saadet; Tehafütü’l-Felasife; Kıstasü’l-Müstakim.
İMAM-I RABBANÎ:
Hindistanlı büyük bir âlim olup, Hicrî ikinci bin yılının başında gelen (müceddid-
i elf-i sani) ünvanına sahiptir. İnanç ve fikir açısından büyük karışıklıkların olduğu bir dönemde Hicrî
971’de (1563) Hindistan’ın Serhend kasabasında doğmuştur. Asıl adı Ahmet olan İmam-ı Rabbanî Haz-
retlerinin soyu Hz. Ömer’e (
RA
) dayandığından Farukî, memleketinden dolayı Sirhindî lâkaplarıyla
tanınmaktadır. İlk eğitimini din âlimi olan babası Abdülehad’den almıştır. Daha sonra Silyaküt şehrine
giderek kadı Badehşani’den fıkıh, kelâm ve tefsir dersleri alarak eğitimini tamamlamış ve icazet almış-
tır. Daha sonra Delhi’ye giderek Nakşî şeyhi Bakibillah’ın yanında tasavvuf ilmini iki ay gibi kısa bir
sürede tamamlayarak irşat izni almıştır. İmam-ı Rabbanî döneminde zararlı düşünce ve fikirler tarikat
yoluyla verildiğinden onun mücadelesi de bu yolla olmuştur. Hayatı boyunca tekke ve medrese ehli-
ni birleştirmek için büyük gayret sarf etmiştir. Tarikatları ve özellikle de Nakşî tarikatını, iman
hakikatlerinin anlaşılmasına vasıta yapmak suretiyle gerçek kimliğine büründürmüştür. Eski zamanda
büyük zatlar tarafından rivayet edilen, “Mütekelliminden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelecek,
bütün iman ve İslâm hakikatlerini aklı ikna edecek bir tarzda ayan beyan ispat edecek” sırrını kendi-
siyle gerçekleşmesini istediğini ifade etmiştir. Bu sır içindir ki, özellikle hayatının son zamanlarında
bütün gayretini doğrudan doğruya iman hakikatlerinin neşri üzerine yoğunlaştırmıştır. Hayat tarzı ve
hizmet şekliyle herkesin takdirini kazanması itibarıyla İmam-ı Rabbanî lakabıyla anılmıştır. Cihangir
Şah döneminde hapse atılmış; fakat, orada da hizmet ve irşadına devam etmiştir. İmam-ı Rabbanî dö-
neminin hastalıklarını üç sebebe bağlamaktadır. Bunlar; idarecilerin dinden uzaklaşmaları, âlimlerin
menfaat ve korku sebebiyle Kur’ân ve sünnetten ayrılmaları ve tasavvuf ehlinin tarikatı şeriattan uzak-
laştırmaları olarak sıralanmıştır. İmam-ı Rabbanî 1624 yılında 63 yaşında iken memleketi Serhend’de
vefat etmiştir.
İMAM-I ŞAFİÎ:
(ö.820) Şafii mezhebinin kurucusudur. h. 150 (767) yılında Gazze’de doğan Şafii, Mek-
ke’de Müslim el-Zinci ve Sufyan bin Uyeyne’den hadis ve fıkıh tahsil etti. 20 yaşlarında Medine’ye Malik
bin Enes’in yanına giderek onun ölümüne kadar orada kaldı. Malik bin Enes’in Muvatta adlı eserini ez-
bere bilen Şafii, 195’ten itibaren Bağdat’ta hocalığa başladı. İmam-ı Şafii h. 204’te (820) Fustat’te vefat
etti. İmam-ı Şafii sadece mevcut bütün fıkıh malzemesini elden geçirmekle kalmamış, fıkıh ilminin
usullerini ve temellerini araştırarak usul-i fıkhın kurucusu addolunmuştur. İmam-ı Şafii’nin talebeleri
arasında Zafaranî, Ebu Savr, Ahmed bin Hanbel, Karabisi gibi tanınmış âlimler de vardır. Şafii mezhebi
bugün Güney Arabistan’da, Bahreyn’de, Malaya Adalarında, Dağıstan’da, Tangonyika’da ve bazı Orta
Asya bölgelerinde hakimdir. Eserleri: Kitabü’l-Umm; Kitap-ı Fıkhü’l-Ekber; Kitabü Vasiyyetü’ş-Şafii
İSA (
AS
):
Hz. İsa ulu’l-azm olan peygamberlerdendir. Hakikî Hıristiyanlık dininin peygamberi olan Hz.
İsa’ya dört büyük kitabın üçüncüsü olan İncil-i Şerif nazil edilmiştir. Hz Meryem in oğlu olan Hz. İsa, Al-
lah’ın yaratıcı kudretinin bir nişanesi olarak doğmuştur. Hz. İsa’nın bir ünvanı ve sıfatı Mesih’tir. Kur’ân-ı
Kerim’de onun meziyetlerinden bahsedilmekte ve gösterdiği mucizelerden haber verilmektedir. Dört
büyük semavî kitaptan biri olan İncil, kendisiniden sonra havariler tarafından yazılmıştır. Ancak sonra-
ları tahrif edilmiş, asliyetini koruyamamıştır. Hz. İsa, Peygamber Efendimizden “ümmî peygamber”
şeklinde bahsetmiştir. İncil’in çeşitli bölümlerinde Peygamberimizin geleceğinden haber verilmekte-
dir. Düşmanları ve kendisine inanmayanlar tarafından öldürülmek istenen Hz. İsa Cenab-ı Hak tarafından
göğe yükseltilmiş, kendisini öldürmek isteyenler ise yanlışlıkla Hz İsa’ya çok benzeyen Yuda isminde
birini çarmıha germişlerdir.
SÖZLER | 1291 |
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ