temellerini Farabî’ye borçlu olan İbni Sina, metafiziği Farabî’nin el-İbâna adlı eserinden öğrenir. Aris-
to’yu ancak Farabî’yi okuduktan sonra anlayabildiğini ifade eden İbni Sina’nın fikir inkişafında
müdürlüğünü yaptığı Şivan el-Hikma adındaki Samanoğulları Saray Kütüphanesinin büyük rolü olmuş-
tur. Samanî hükümdarının vefatından sonra, memlekette meydana gelen siyasî karışıklıklar yüzünden
Buhara’dan çıkmaya mecbur olan İbni Sina, sırasıyla Harizm, Irak-ı Acem, Cürcan ve Rey’e gitmeye
mecbur oldu. Büyük bir filozof olduğu kadar ünlü bir hekim de olan İbni Sina, tıp alanındaki eserleriy-
le İslâm dünyasının yanı sıra, Avrupa’daki tıp ilmini de derinden etkiledi. Eserleri Avrupa
üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan İbni Sina’nın tıp, mantık, felsefe, fizik, tabiiyat,
psikoloji ve birçok ilme dair 270 kadar eseri vardır. 1037 yılında vefat etmiştir ve kabri İran’ın Heme-
dan şehrindedir.
İBRAHİM (
AS
):
Kur’ân-ı Kerîm’de adı çokça geçen bir peygamberdir. Onun dini, Kur’ân-ı Kerîm’de Ha-
nif olarak adlandırılmıştır. Hz. İbrahim’e (
AS
) 10 sayfalık kitap nazil olmuştur. Hz. Peygamber Efendimizin
de atasıdır. Urfa’da doğduğu rivayet edilmektedir. Hz İbrahim, zamanının kralı Nemrut’u tevhid inancı-
na davet etmiştir. Kabul etmeyen Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe attırmış, fakat mu’cize olarak ateş onu
yakmamıştır. Her zaman Allah’ın dostluğunu istemesi ve sadece ondan medet beklemesi sebebiyle
kendisine Habibullah veya Halilürrahman denilmiştir. Hz. İbrahim, yaşı bir hayli ilerlemiş olmasına rağ-
men çocuğu olmamıştı ve Allah’tan bir evlât istedi ve bu duası kabul edildi. İlk önce Hz. İsmail, daha
sonra diğer eşinden Hz. İshak doğdu. Bu sırada Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i kurban etme olayıyla imtihan
edildi. Oğlu İsmail (
AS
) ile Kâbe’yi yeniden inşa eden Hz. İbrahim, Kudüs’ün el-Halil bölgesinde medfun-
dur.
İDRİS (
AS
):
Hz. İdris Hz. Şit’in torunlarından olup ondan sonra peygamber olarak görevlendirilmiştir.
Adı Kur’ân-ı Kerim’de dört yerde geçmektedir. Kendisine otuz sahifelik suhuf indirilmiş ve onu okuya-
rak insanları hakka ve hideyete devet etmiştir. Hz. İdris ilk olarak yazı yazan ve terzilik yapan insan
olma şerefine sahiptir. Hz. İdris, Hz İsa gibi semaya çekilmiştir ve onun gibi hayatı bir sema tabakasın-
da devam etmektedir. Bediüzzaman, Mektubat adlı eserinde Hz. İdris ile Hz İsa’nın üçüncü hayat
tabakasında yaşadıklarını ifade etmiştir. Dünyaya ait cisimleriyle birlikte, fakat beşerî ihtiyaçlardan
uzaklaşarak nuranîleşmiş bir halde, melek hayatı gibi bir hayata mazhar olmuşlardar.
İMAM-I AZAM (EBU HANİFE):
Ebu Hanife Numan bin Sabit. (m. 699/767) Hanefî mezhebinin imamı,
büyük müçtehit Ebu Hanife İslâmda hukukî düşüncelerin ve içtihat anlayışının gelişmesinde önemli
pay sahibidir. Daha çok Ebu Hanife veya İmam-ı Azam diye anılır. Milâdî 699 yılında Kûfe’de doğan Ebu
Hanife’nin nesebi Numan bin Sabit bin Züta bin Mâh’tır. Küçük yaşlarda Kur’ân’ı ezberleyen Ebu Hani-
fe kıraat ilmini kıraat-ı seb’a âlimlerinden Asım bin Behdele’den öğrenmiştir. Devrin seçkin âlimleriyle
görüşüp onlardan faydalanma imkânı bulan Ebu Hanife’nin asıl hocası, döneminde Kûfe Re’y ekolü-
nün üstadı kabul edilen Hammad bin Ebu Süleyman’dır. Hammad’ın ölümü üzerine onun yerine ders
okutmaya başlamış ve ömrünün sonuna kadar buna devam etmiştir. Halkın fıkhî meselelerine çözüm-
ler aradı ve içtihatlar yaptı. Fıkıh alanındaki derin bilgisinin yanı sıra, hakikati söylemekten ve onun
mücadelesini vermekten çekinmeyen bir kişiydi. Ebu Hanife ilmî uğraşması sebebiyle, daima hayatın
ve fıkhî problemlerin içinde olmuş ve pek çok içtihatlarda bulunmuştu. En meşhur eserleri: Müsned,
Fıkhü’l-Ekber, Fıkhü’l-Ebsat, Âlim ve’l-Müteallim ve Risale’dir.
İMAM-I GAZALÎ:
Asıl adı Hüccetü’l-İslâm Ebu Hamid Muhammed b. Ahmet el Gazzalî’dir. Eş’ari ke-
lâmcısı, Şafii fakihi, mutasavvıf ve filozoflara yönelttiği eleştirilerle tanınan İslâm düşünürüdür. Hicrî
450’de (1058) Horasan’da, Meşhed’de (Tus) dünyaya geldi. Babasının mesleğinin yün tacirliği olmasın-
dan dolayı kendisine “Gazzalî” ve zamanında İslâma yöneltilen itirazlara cevap vererek itiraz edenleri
susturduğu için de “Hüccetü’l-İslâm” denilmiştir. Kelâm, fıkıh, hadis, felsefe, tasavvuf, mantık gibi
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 1290 | SÖZLER