1.
Onlara gerek içinde yaşadıkları âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde ayetlerimi-
zi göstereceğiz-tâ ki Kur’ân’ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun. Rabbinin her şeye
şahit olması yetmez mi? (Fussılet Suresi: 53.)
mahsus:
özel, ayrılmış olan.
muhabbet:
sevgi.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
mukabil:
karşılık olarak.
muvazene:
karşılaştırma,
mukayese.
mücmel:
öz, özet.
müdakkik:
dikkatli.
mühim:
önemli.
müsta’cel:
acele ettiren, sı-
kıştıran.
müthiş:
dehşetli, korkunç.
nefis:
kendisi.
netice:
sonuç.
sair:
diğer.
sema-i hakikat:
gerçek se-
ması, gerçeğin yüceliği.
semerat-ı dünyeviye ve uh-
reviye:
dünya ve ahiret yö-
nelik sonuçlar.
şems:
güneş.
tazammun:
ihtiva etme.
tefsir:
açıklama.
imanî:
imana ait olan, imanla
ilgili.
mesnevî:
Mesnevî şeklinde
yazılmış eser.
nısf-ı ahir:
son yarı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
vazıh:
açık.
âlem:
dünya.
Anglikan Kilisesi:
İngilizlerin res-
mî kilisesi.
beyan:
anlatma, açıklama.
cevap:
soruya verilen karşılık.
divan:
Klasik Türk Edebiyatı şair-
lerinin şiirlerinin toplandığı kitap.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; azgın
ve sapkın kimseler.
ehl-i hidayet:
hidayette ve doğru
yolda olanlar.
elîm:
acı verici, acıklı.
gaye:
netice.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hususan:
özellikle.
inbisat:
yayılma, açılma.
lâkin:
ama, fakat.
lâyık:
uygun.
maatteessüf:
üzülerek; üzüntüy-
le ifade etmek gerekir ki.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ha-
kikati, iç yüzü.
Bu Üçüncü Mevkıf hakkında bazı müdakkik kar-
deşlerimiz demişler ki: “Sair risaleler yıldızlar ol-
sa, bu güneştir.” Diğer biri ona mukabil demiş:
“Her bir risale, kendi âleminde ve kendine mah-
sus sema-i hakikatte birer güneştir. Uzak olanlara
yıldız, yakın olanlara şemstirler.”
Otuz Üçüncü Söz
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1064
o
¬s
fn
G r
ºo
¡n
d n
ø s
«`n
Ñ`n
àn
j»
s
à`n
M r
ºp
¡p
°ùo
Ør
fn
G =
? /
an
h p
¥Én
a'
’r
G ?p
a Én
æp
JÉn
j'
G r
ºp
¡j /
ôo
æ°n
S
(1)
l
ó«/
¡n
°T m
Ar
?n
T u
?o
c n
¤n
Y o
¬s
fn
G n
?u
H n
ôp
H p
?r
µn
j r
º n
dn
hn
G t
?n
?r
G
Otuz üç ayetin birer hakikatlerini tefsir eden Otuz
Üç Penceredir.
Otuz üç risale olmaya lâyık iken gayet müsta'cel
bir zamanda yazıldığı için, bir veya yarım sayfalık
Pencereleri birer risale kuvvetinde ve birer risaleyi
tazammun eder mahiyetinde olduğunu gösterir.
Fakat, maatteessüf, baştaki Pencereler gayet müc-
mel ve muhtasar kalmış, lâkin gittikçe inbisat ede-
rek nısf-ı ahirdeki Pencereler vazıh düşmüştür.
Lemaat
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1127
isale-i Nur Şakirtlerine küçük bir mesnevî ve ima-
nî bir divandır.
ANGLİKAN KİLİSESİNE CEVAP
. . . . . . . . . . . . . . . . .
1213
Konferans
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1215
Fihrist
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1257
F
İHRİST
| 1280 | SÖZLER