İKİNCİ MAKSAT
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
891
Tahavvülât-ı zerratın tılsımını keşfediyor. Zerratın
harekâtını o derece hikmetli ve muntazam göste-
riyor ki, o umum zerreler Sultan-ı Ezelînin muh-
teşem ve muazzam bir ordusu ve mutî ve musah-
har memurları olduğunu kat’î delillerle ispat eder.
Yirmi Dokuzuncu Söz nasıl ki tılsım-ı kâinatın üç
muammasından birisini keşfetmiş; bu Otuzuncu
Söz dahi akılları hayrette bırakan ve feylesofları
sersemleştiren o tılsımın üç muammasından ikin-
ci muammasını halletmiştir. Hususan hatimesin-
de, yedi hikmet ve yedi kanun-i azîm ile bir İsm-i
Azamın tecellisini göstermekle, tahavvülât-ı zerra-
tın hikmetini gayet kat’î ve parlak bir surette gös-
terdiği gibi, zîhayat cisimlerini, o zerratın seyrüse-
ferine bir misafirhane ve bir kışla ve bir mektep
hükmünde gösterir, ispat eder.
Otuz Birinci Söz
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
910
n
‹p
G p
?Gn
ôn
?r
G p
óp
ér
°ùn
Ÿr
G n
øp
e k
Ó r
« n
d /
?p
ó r
Ñn
©p
H … '
ô r
°Sn
G … = /
ò s
dG n
¿Én
ër
Ñ°o
S
(2)
…
n
ƒn
gGn
Pp
G p
ºr
és
ædGn
h
(1)
@ …/
ò s
dG Én
°ü r
bn
’r
G p
óp
é r
°ù n
Ÿr
G
ayetleri-
nin hakikatini teyit eden ayatın en mühim bir haki-
kati olan Mirac-ı Ahmediyeyi (
ASM
) ve o Miraç için-
de kemalât-ı Muhammediyeyi (
ASM
) ve o kemalât
içinde risalet-i Ahmediyeyi (
ASM
) ve o risalet içinde
çok esrar-ı rububiyeti tefsir eder ve kat’î delillerle
ispat eder bir risaledir. Muhtelif tabakattan
ayat:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
beyan:
anlatma, açıklama.
cisim:
beden.
dair:
ilgili.
delil:
kanıt, belge.
derece:
değer, miktar.
enaniyet-i insaniye:
insanın sa-
dece kendine güvenmesi.
feylesof:
felsefe ile uğraşan, filo-
zof.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
halletme:
çözme, çözülme.
harekât:
hareketler.
hatime:
son söz, bir eserin sonuç
kısmı.
hayret:
şaşkınlık, şaşırmak.
hikmet:
her şeyin belirli gayelere
yönelik olarak, manalı, faydalı ve
tam yerli yerinde olması; herke-
sin bilmediği gizli sebep; gizli, bi-
linmeyen nokta.
hususan:
bilhassa, ayrıca, özellik-
le.
hükmünde:
değerinde.
İsm-i Azam:
Cenab-ı Hakkın bin
bir isminden en büyük ve mana-
ca diğer isimleri kuşatmış olanı.
ispat:
doğruyu delillerle göster-
me.
kanun-i azîm:
büyük kanun.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
keşif:
açma, meydana çıkarma;
gizli bir şeyi bulma.
kışla:
askerî birlik.
mektep:
okul.
memur:
emir altında olan, bir
amirin emri ile hareket eden.
Mescid-i Aksâ:
Kudüs’teki büyük
cami.
Mescid-i Haram:
Mekke’de, için-
de Kâbe’nin bulunduğu büyük
cami (Harem-i Şerif).
misafirhane:
geçici bekleme yeri.
muamma:
anlamı gizli ve güç an-
laşılır söz.
muamma-i acibe:
hayret verici,
anlaşılmaz iş.
muazzam:
çok büyük.
muhteşem:
ihtişamlı, görkemli.
muntazam:
düzenli.
musahhar:
boyun eğen, emir al-
tına giren;
mutî:
itaat eden, boyun eğen.
mühim:
önemli.
münezzeh:
muhtaç olmayan,
uzak olan.
seyahat:
yolculuk.
seyrüsefer:
yolculuk.
sır:
giz; insanın aklının erişe-
mediği İlâhî hikmet.
Sultan-ı Ezelî:
kudret, kuvvet
ve hükümranlığının başlangı-
cı olmayan Allah.
suret:
biçim, tarz.
tahavvülât-ı zerrat:
atomlar-
daki bir hâlden başka bir hâle
geçme.
tarz:
biçim, şekil.
tecelli:
Cenab-ı Hakkın güzel
isimlerinin kâinatta ve insan-
larda yansıması, görünmesi.
tılsım:
herkesin bilip çözeme-
diği sır.
tılsım-ı kâinat:
evrenin sırrı.
umum:
bütün.
zerrat:
zerreler, moleküller,
atomlar.
zerre:
parçacık, maddenin en
küçük parçası.
zîhayat:
hayat sahibi, canlılar.
1.
Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çev-
resini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah her türlü noksandan mü-
nezzehtir. (İsra Suresi: 1.)
2.
Kayan yıldıza yemin olsun. (Necm Suresi: 1.)
F
İHRİST
| 1276 | SÖZLER