SEKKÂKÎ:
(1160-1299) Tanınmış bir dil ve belâgat âlimi olup 555’te (1160) Harizm’de doğdu. Sekkâ-
kî lakabını son derece güzel hakkâklık yapmasından dolayı almıştır. Sekkâkî, Hanefi fakihleri arasında
yer alır ve bu sahada iki hocası Hayati ve Harisi vardır. Sekkâkî 626 (1299) yılında öldü. Sekkâkî’nin en
önemli eseri, Miftahü’l-Ulum’dur.
SEYYİD ŞERİF CÜRCANÎ:
Arab dili, kelâm ve fıkıh âlimidir. Adı, Ebu’l-Hasan Ali bin Muhammed bin
Ali es-Seyyid eş-Şerif el-Cürcanî’dir. 1340 yılında Cürcan yakınlarında bulunan Takü’de doğmuştur. İlk
tahsilini memleketinde yaptıktan sonra önce Herat, sonra da Mısır’a gidip on yıl kalarak aklî ilimleri
Mübarek Şah’tan, naklî ilimleri de Ekmeleddin el-Babeti’den okudu. Tahsilini tamamladıktan sonra ül-
kesine döndü. Şiraz’da Dârüşşifa Medresesi müderrisliğine getirildi. On yıl kaldığı bu medresede öğretim
faaliyetleri yanında telif çalışmalarını da yürüttü. Timur’un Şiraz’ı alması üzerine Semerkant’a götürül-
dü ve orada on sekiz yıl başmüderrislik yaptı. İlmi münazaralarda gösterdiği başarısıyla tasavvufa karşı
ilgi duyarak Nakşibendî tarikatine girdi. Timur’un ölümünden sonra Şiraz’a geri dönerek ilmî faaliyet-
lerine devam etti. 1413 yılında Şiraz’da vefat etti. Cürcanî yaşadığı döneme kendi damgasını vuran ve
sonraki yüzyıllarda etkisini devam ettiren çok yönlü âlimlerden biridir. Çok geniş bir sahada telif, şerh
ve haşiye türünde eserler vermiştir. Arab dili, feraiz ve kelâmla ilgili eserleri medreselerde yüzyıllar
içinde el kitabı hâline gelmiştir. Kelâm tasavvuf, felsefe, Arab dili, mantık, astronomi, aritmetik, sarf,
nahiv, belâgat, tefsir, hadis, fıkıh gibi değişik ilimlere dair 100 civarında eser yazmıştır. Bunların belli
başlıları şunlardır: Şerhü’l-Mevakıf, Risale fi’l-Mantık, et-Tarifat, Haşiye ala Şerhi Muhtasari’l-Münteha,
Tercümanü’l-Kur’ân.
SHAKESPEARE:
William Shakespeare. (1564-1616.) İngiliz aydınlanma çağının en büyük yazarı ola-
rak kabul edilen Shakespeare, oyun yazarı olarak da tiyatro sahasında dünyada en büyük isimler
arasındadır. Shakespeare, Stanford’da doğmuş, Londra’ya giderek tiyatro çalışmalarına başlamış; ak-
tör, oyun yazarı ve yönetmen olarak büyük üne kavuşmuştur. Kraliçe Elizabeth tarafından desteklenen
ve korunan Shakespeare, Normanca ve Lâtincenin güçlü etkisi altındaki İngilizceyi bir yazı ve edebiyat
dili haline getirmiştir. Eserlerinden bazıları: Hamlet; Makbet; Romeo ve Julyet; Kral Lear; Venedik Taci-
ri; Hırçın Kız.
SOKRAT (SOCRATES):
M. Ö. 470 (Bazı kaynaklar da 469, 468 tarihlerini gösterirler) yılında doğdu. Ha-
yatı boyunca sadece üç kez Atina’dan ayrıldı. Her sınıftan insanla rahatça dost olur, her konuyu açık
bir şekilde tartışırdı. Devletin yanlış politikalarını eleştirmekten çekinmezdi. Her zaman açık yüreklilik-
le bilgisinin yetersizliğini ifade ederdi. Yazılı eser bırakmadı ancak, başta Eflâtun (Plâton) olmak üzere
talebeleri tarafından fikirleri kayda geçirilerek günümüze kadar ulaşmasını sağladılar. Dolayısıyla bili-
nen ve tanınan Sokrat, Eflâtun’un yazdığı ve bildirdiği Sokrat’tır. Kendisi yazı yazmaktan çok konuşmayı
seven ve yazmayı pek sevmeyen bir kişiliğe sahipti. Sokrat önceleri tabiatla, canlıların çoğalma ve
ölümleriyle ilgilendi. Bununla beraber matematikle de ilgilendi. Bu arada insanların inançlarıyla ilgile-
nip bunları sorgulamaya başladı. Yanlış olarak gördüğü şeyleri eleştirdi. Bilahare bu davranışı idam
edilişine kadar sürüp gidecek bir serüveni de başlatmış oldu. Bilim ve bilgi konusunda insanların eksik
taraflarını göstermeye ve sahip olduklarını zannettikleri bilgilerin yetersizliği ve eksikliğini gösterme-
ye çalıştı. Yazma yerine konuşmayı tercih eden Sokrat, bu işi yalnız değil de insanlarla birlikte ve onları
düşünmeye yönlendirerek yapmaya çalıştı. Karşısındakine sorular sormak suretiyle konuşturmaya ça-
lıştı. İnsanın kendisini tanıması üzerinde kafa yordu. Bilginin amacının pratik bir yaşama sanatı olduğuna
ve ahiret hayatının varlığına inandı. Sokrat, insanları farklı inançlara yöneltmek, geleneklere karşı ge-
lip sarsmak, gençliği yoldan saptırmak şeklindeki ithamlarla yargılanarak idama mahkûm edildi (M.Ö.
400 veya 399).
SUNGUR:
1929 yılında Eflâni’de doğdu. İlkokuldan sonra dine karşı takındığı tavırla bilinen Kasta-
monu Gölköy Enstitüsüne kaydoldu. Çalışkan bir talebe olan Mustafa Sungur küçükken aldığı dinî
eğitimin etkisiyle buradaki menfi ortamdan fazla etkilenmedi.
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 1296 | SÖZLER