Efendimizi (
ASM
) konu alan eserinden övgüyle söz etmektedir. Bediüzzaman, Kadı İyaz’ın Şifa-i Şerif adlı
eserine atıfta bulunarak Peygamber Efendimizi çok güzel bir şekilde anlattığından söz etmektedir;
“Bütün ahlâk-ı hamidede en yüksek ve yetişilmeyecek bir dereceye mâlikti. Şu mu’cize-i ekberi
Allâme-i Mağrib Kadı İyaz’ın Şifa-i Şerif’ine havale ediyoruz. Elhak, o zat, o mucize-i ahlâk-ı hamîdeyi
pek güzel beyan edip ispat etmiştir.” Kadı İyaz, Merakeş’te mecburi ikamete tâbi tutulup buraya
gelmesinden sonra hastalandı ve bir süre sonra Hakkın rahmetine kavuştu (1149). Özellikle Sahih-i
Buhari’nin Kuzeybatı Afrika ülkelerinde öğrenilip yayılmasında büyük emeği geçti. Vefatından sonra
yerini dolduracak kimsenin olmadığından yakınıldı. Bizzat hocası, yerini dolduracak birini
bırakmadığından söz etti.
kataDe bİN DİaMe (680-735):
Yedinci ve sekizinci yüzyılda, Emevi devletinin hüküm sürdüğü bir
dönemde yaşamıştır. Sahabeye yetişmiş, bazılarından ders almış ve dolayısıyla tabiin sınıfına dahil
olmuş ünlü müfessirlerdendir. Doğuştan âmâ olarak dünyaya gelmiştir. Güçlü hafızası ile dikkatleri
üzerine çekmiş ve bu özelliği ile halk arasında tanınıp meşhur olmuştur. Aralarında Sahabenin de
bulunduğu bir çok tanınmış simadan ders almış, hadis öğrenmiş ve eğitim görmüştür. Aslen Basralı
olmayıp ailesi sonradan buraya yerleşmiştir. İslâm dünyasında fitnenin baş gösterdiği, siyasi çalkantı
ve karışıklıkların yaşandığı bir dönemde yaşamış olmasına rağmen bundan azami ölçüde kaçınmış ve
taraf olmamıştır. Zamanının ve enerjisinin önemli bir kısmını ilim ve irfan için harcamıştır. Risale-i
Nur’da ismi zikredilirken kendisinden, “İmam-ı Katade” diye söz edilmekte ve büyük İslâm âlimleri ile
birlikte ismi zikredilmektedir. Lakabı Ebü’l-Hattab olup künyesi, Ebü’l-Hattab Katade bin Daime bin
Katade es-Sedusî el-Basrî şeklindedir.
kataDe İbNİ NuMaN (?- 643/4):
Peygamber Efendimizin (
ASM
) duasına mazhar olmuş,
kahramanlığıyla meşhur büyük Sahabedir. Savaşta ok isabet eden gözünün Yüce Peygamberimizin
(
ASM
) tarafından iyileştirilmesiyle, büyük bir mu’cizeye mâsadak olmuştur. Ensarın ileri gelenlerinden
olup, Birinci Akabe Biatı’nda bulunmuştur. Evs Kabilesine mensup olup, yine meşhur Sahabelerden
Ebu Said-i Hudri’nin kardeşidir. Künyesi Ebu Abdullah (Ebu Ömer) ibn Numan el-Ensari şeklindedir.
Müslüman olduktan sonra başta Bedir, Uhud ve Hendek savaşları olmak üzere bir çok savaş ve sefere
katılmıştır. Uhud Savaşı’nda gösterdiği kahramanlık ve özellikle bu savaşta Peygamber Efendimizi
(
ASM
) korumak maksadıyla gösterdiği büyük gayretle ön plana çıkanlar arasında yer almıştır. Bu
mübarek Sahabe çok sayıda yara aldı. Ancak, yaralarına aldırmadan ve özellikle Peygamber
Efendimizi (
ASM
) korumak maksadıyla her türlü gayreti gösterdi. Resulullah hangi tarafa yönelse veya
hareket etse, o da hareket edip vücudunu siper ederek Peygamber Efendimizi (
ASM
) korumaya çalıştı.
Hattâ yüzünü Peygamber Efendimizin (
ASM
) yüzüne siper etti. İşte bu sıralarda gözüne isabet eden bir
ok, gözünün çıkmasına sebep oldu. Yara üstüne yara aldığı halde savaşmaya devam eden Sahabe,
aldığı son darbenin etkisiyle dengesini kaybetmeye başladı. Onun bu durumu üzerine Peygamber
Efendimiz dua etti: “Ey Yüce Rabbim, Katade yüzüyle ve gözüyle Peygamberini korudu. Sen de ona
daha güzel ve keskin gören bir göz nasip eyle!” Risale-i Nur’da da anlatılan bu hadise büyük bir
mu’cizenin gerçekleşmesine vesile oldu. Kahraman Sahabe, çıkan gözü elinde olduğu halde
Peygamber Efendimizin (
ASM
) huzurunda bulunuyordu. “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
mübarek, şifalı eliyle onun gözünü alıp, eski yuvasına yerleştirip, iki gözünden en güzeli olarak, hiçbir
şey olmamış gibi şifa buldu.” Bu mu’cizeden sonra, söz konusu gözün diğerine oranla daha iyi gördüğü
nakledilmektedir. Katade, 643 (veya 644) yılında Medine’de Hakkın rahmetine kavuştu. Vefat ettiği
zaman yaşı 65 civarında bulunuyordu. Bu mübarek Sahabenin cenaze namazı Halife Hazreti Ömer (
RA
)
tarafından kıldırıldı.
kİSRa (kİSRa II. HÜSReV PeRVİZ) (?-628):
Kisra, Araplar tarafından Sasani kralları için kullanılan
bir unvandır. Bizans İmparatorları için “Kayser” unvanı kullanılırken, İran Sasani kralları için de bu
unvan kullanılmıştır. “Kisra” olarak kendisinden söz edilen ve Peygamber Efendimizin İslâma davet
Mektubat | 913 |
ş
aHıS
B
ilgileri