evet, bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve
senetlerle ve an’ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek
şeref ve âlî haseb ve asil nesep ile mümtaz hiçbir nesil
yoktur ki, Âl-i Beytten gelen seyyidler nesli kadar kuvvet-
li ve ehemmiyetli bulunsun. eski zamandan beri bütün
ehl-i hakikatin fırkaları başında onlar ve ehl-i kemalin
namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemiyeten mil-
yonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalb-
leri imanlı ve muhabbet-i nebevî ile dolu ve cihandeğer
şeref-i intisabıyla serfirazdırlar. Böyle bir cemaat-i azîme
içindeki mukaddes kuvveti tehyiç edecek ve uyandıracak
hâdisat-ı azîme vücuda geliyor. elbette o kuvvet-i azîme-
deki bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve Hazret-i Meh-
dî başına geçip, tarik-ı hak ve hakikate sevk edecek.
Böyle olmak ve böyle olmasını, bu kıştan sonra baharın
gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlâhiyeden bekle-
riz ve beklemekte haklıyız.
İkinci İşaret, yani,
aLtINCI İŞaRet
Hazret-i Mehdînin cemiyet-i nuraniyesi, süfyan komi-
tesinin tahribatçı rejim-i bid’akârânesini tamir edecek,
sünnet-i seniyeyi ihya edecek, yani âlem-i İslâmiyette ri-
salet-i Ahmediyeyi (
AsM
) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmedi-
yeyi (
AsM
) tahribe çalışan süfyan komitesi, Hazret-i Meh-
dî cemiyetinin mu’cizekâr manevî kılıcıyla öldürülecek ve
dağıtılacak.
Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle me-
deniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zirüzeber eden
tasdik etme.
inkâr:
reddetme, inanmama.
inkâr-ı ulûhiyet:
Cenab-ı Allah’ı
inkâr fikri.
kemiyeten:
sayı bakımından.
komite:
heyet, komisyon.
kuvvet-i azîme:
büyük kuvvet.
manevî:
manaya ait, manevî
yönden.
medeniyet:
medenîlik, uygarlık.
mu’cizekâr:
mu’cize sahibi.
muhabbet-i Nebevî:
Peygamber
sevgisi.
mukaddes:
kutsal, temiz.
mukaddesat-i beşeriye:
insanla-
rın kusursuz ve temiz gördükleri
şeyler, kutsal değerler.
muttasıl:
bitişik, yapışık.
mümtaz:
seçkin.
mütenebbih:
uyanık, uyanmış.
namdar:
nam, şan, şöhret sahibi.
nesep:
soy, nesil, atalar zinciri.
nesil:
kuşak.
nesl-i mübarek:
mübarek ve te-
miz nesil, asil soy.
rahmet-i İlâhiye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti.
reis:
başkan, önder.
rejim-i bid’akârâne:
uydurmaca
rejim.
risalet-i ahmediye:
Hz. Muham-
med’in peygamberliği.
senet:
kuvvetli delil olabilecek
söz, belge.
serfiraz:
başta gelen, benzerle-
rinden üstün, seçkin.
seyyid:
Hz. Muhammed’in temiz
soyundan gelen kimse.
Süfyan:
ahir zamanda geleceği
ve ümmetin karanlık günler ya-
şamasına sebep olacağı sahih ha-
dislerde bildirilen dehşetli, dinsiz
ve münafık şahıs.
sünnet-i seniye:
Peygamberimi-
zin sözlerine, emirlerine ve hare-
ketlerine dair en yüksek ve kıy-
metli hâller, prensipler.
şecere:
soy ağacı.
şeref-i intisap:
bağlanma, katıl-
ma şerefi.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
tarih-i âlem:
dünya tarihi.
tarik-ı hak:
hak ve hakikat yolu.
tehyiç etme:
heyecanlandırma,
harekete geçirme.
zirüzeber:
paramparça, darma-
dağınık
âdetullah:
Allah’ın tabiata ve
eşyaya koyduğu kanun ve
prensipler.
âlem-i insaniyet:
insanlık
âlemi
âlem-i İslâmiyet:
İslâm dün-
yası.
Âl-i beyt:
Hz. Muhammed’in
ailesinden olan, Efendimizin
soyu.
âlî:
yüce, yüksek.
an’ane:
örf, nakledilen söz,
gelenek.
cemaat-i azîme:
büyük ve
kalabalık cemaat.
cemiyet:
topluluk.
cemiyet-i nuraniye:
nurlu
cemiyet, nur saçan topluluk.
cihandeğer:
çok kıymetli,
dünyaya değer.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i hakikat:
gerçeği bulup
onun peşinden gidenler.
ehl-i kemal:
kemal sahibi
olanlar.
feveran:
kaynama, fışkırma,
çıkma.
fırka:
cemaat, grup.
hâdisat-ı azîme:
büyük hâdi-
seler.
hakikat:
gerçek.
hamiyet-i âliye:
yüksek, üs-
tün gayret, çaba ve çalışma.
haseb:
asillik, soy temizliği.
Hazret-i Mehdî:
ahir zaman-
da tevhidi esas alarak imanı
muhafaza edip İslâmiyeti hu-
rafelerden ve bid’alardan
arındırarak zamanın anlayışı-
na göre yenileyecek olan
âlim ve önder zat.
ihya etme:
diriltme, hayat
verme, yaşatma.
iman:
inanma, itikat, inanç,
hak din olan İslâmı kabul ve
Mektubat | 747 |
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
