Mektubat - page 749

Hem bilfiil gösterdim ki, İslâmiyetin esasları o kadar
derindir ki, felsefenin en derin esasları onlara yetişmez,
belki sathî kalır. otuzuncu söz, Yirmi dördüncü Mek-
tup, Yirmi dokuzuncu söz bu hakikati bürhanlarıyla is-
pat ederek göstermiştir. eski meslekte, felsefeyi derin
zannedip, ahkâm-ı İslâmiyeyi zahirî telâkki edip, felsefe-
nin dallarıyla bağlamakla durutmak ve muhafaza edilmek
zannediliyordu. Hâlbuki, felsefenin düsturlarının ne had-
di var ki onlara yetişsin?
(1)
o
º«
p
µ
n
?r
G o
º«
p
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G =É n
æ n
à r
ªs
? n
Y É n
e s
’ p
G B É '
æn
d n
ºr
? p
Y n
’ n
?n
fÉn
ë r
Ñ° o
S
Én
æj'
ón
g r
¿n
G n
’ r
ƒn
d n
…p
ón
àr
¡n
æp
d És
æo
c Én
en
h Gn
ò'
¡p
d Én
æj'
ón
g…
p
òs
dG ! o
ór
ªn
ër
dn
G
(2)
p
q
?n
?r
Ép
H Én
æu
`Hn
Q o
?o
°So
Q r
än
ABÉ n
Lón
?n
d *G
n
âr
«s
?°n
U Én
ªn
c m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óp
q
«°n
S p
?'
G '
¤n
Yn
h m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óp
q
«°n
S '
¤n
Y p
q
?°n
U s
ºo
¡
s
?dn
G
(3)
l
ó«
p
én
e l
ó«/
ªn
M n
?s
fp
G n
Ú
p
`n
ŸÉn
©r
dG?p
a n
º«
p
gn
ôr
Hp
G p
?'
G = '
¤n
Yn
h n
º«
p
gGn
ôr
Hp
G Én
fp
óp
q
«°n
S '
¤n
Y
cg
Sekizinci Kısım olan Rumuzat-ı Semaniye
SekizRemizdir,yanisekizküçükrisaledir.Şuremizlerin
esası,ilm-icifrinmühimbirdüsturuveulûm-ihafiyenin
mühimbiranahtarıvebirkısımesrar-ıgaybiye-iKur’âni-
yeninmühimbirmiftahıolantevafuktur.İleridebaşkabir
mecmuadaneşredileceğindenburayaderçedilmedi.
fb
hakikat:
gerçek.
hâlbuki:
oysa ki.
hamd:
övme.
Hamîd:
dünya ve ahirette hamde
lâyık olan Allah.
hidayet:
doğru olan.
hikmet:
İlâhî gaye, fayda.
ilm-i cifir:
cifir ilmi, harflerin sayı
değerlerinden mana çıkararak el-
de edilen ilim.
ispat:
doğruyu delil göstererek
meydana koyma.
Mecîd:
şan ve şeref sahibi, çok
büyük, yüce, Allah.
mecmua:
kitap.
meslek:
gidiş, tutulan yol.
miftah:
anahtar.
muhafaza edilme:
koruma, ko-
runma.
mühim:
önemli.
neşredilmek:
yayınlanmak.
nimet:
lütuf, ihsan.
noksan:
eksiklik.
peygamber:
Allah’ın elçisi.
Rab:
yaratan, büyüten, terbiye
eden Allah.
rahmet:
merhamet etme, esirge-
me.
remiz:
işaret.
Rumuzat-ı Semaniye:
“Yedi Re-
miz” adını taşıyan bir risale.
sathî:
üstün körü, yüzeysel.
şan:
şöhret, ün.
telâkki etme:
kabul etme, anla-
ma.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden uzak ve yüce tut-
ma.
tevafuk:
uygunluk.
ulûm-i hafiye:
gizli ilimler, ancak
Peygambere vâris olan muhak-
kiklerce ve bir kısım hakikatlerin
sırlarını bilen âlimlerce bilinen
ilimler.
zahiri:
görünürdeki, açık, görü-
nürde.
zan:
sanma.
ahkâm-ı İslâmiye:
İslâmın
hükümleri, esasları.
bilfiil:
yaparak.
bürhan:
delil, ispat, kanıt.
derç edilmek:
yerleştirmek,
içine konulmak.
düstur:
kanun, kaide, pren-
sip.
esas:
asıl, temel.
esrar-ı gaybiye-i kur’âniye:
Kur’ân’ın gizli ilimlerden söz
eden sırları.
1.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
2.
Lütfedip, hidayetiyle bizi bu nimete kavuşturan Allah’a hamd olsun. Yoksa Allah bizi doğ-
ru yola iletmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygam-
berleri bize hakkı getirmişlerdir. (A’raf Suresi: 43.)
3.
Allah’ım! Efendimiz İbrahim’e ve Hazret-i İbrahim’in Âline rahmet ettiğin gibi, Efendimiz
Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in Âline de bütün âlemlerde rahmet eyle. Şüphe-
siz Sen her türlü hamd övgüye nihayet derecede lâyık Hamîd ve nihayet derecede şanı yü-
ce Mecîd’sin.
Mektubat | 749 |
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
1...,739,740,741,742,743,744,745,746,747,748 750,751,752,753,754,755,756,757,758,759,...1086
Powered by FlippingBook