Altıncı Risale olan Altıncı Mesele
[
Haremeyn-iŞerifeyneVehhabîlerintasallutunadairdir.
]
W
(1)
k
á° s
UBÉ n
N r
ºo
µr
æp
e Gƒo
ªn
?n
X n
øj
p
òs
dG s
øn
Ñ«
p
°üo
J n
’ k
án
ær
àp
a Gƒo
?s
JGn
h
Azizkardeşlerim,
“Haremeyn-i Şerifeynin Vehhabîlerin eline geçmesi
ve onların, eazım-ı ‹slâm’ın türbeleri hakkındaki tahrip-
kârâne hürmetsizliği ne hikmete mebnidir?” diye sual
ediyorsunuz.
El cevap
: Şu hâdise, âlem-i ‹slâmın siyasetine ve ha-
yat-ı içtimaiyesine taallûk ettiği için, Yeni said kafasıyla
cevap veremiyorum. Çünkü, şimdi daire-i nazarım başka
ufuktadır. Fakat, hiç kırmadığım ve daima faydasını gör-
düğüm mübarek hatırın için eski said kafasını muvakka-
ten başıma sıkılarak giyerek, şu Altıncı Meseleyi dört
muhtasar nüktelerle beyan edeceğiz.
bİRİNCİ NÜkte
Şu Vehhabî meselesinin kökü derindir. An’anesi za-
man-ı sahabeden başlayarak gelmiş. ‹şte o an’ane, üç
uzun esaslarla gelmiştir:
Bi r inc i s i
: Hazret-i Ali (
rA
), Vehhabîlerin ecdadından
ve ekserîsi necid sekenesinden olan Haricîlere kılıç
mebni:
...den dolayı, dayanarak.
muhtasar:
kısa, özet.
muvakkaten:
geçici olarak.
mübarek:
feyizli, hayırlı, mutlu,
kutlu, uğurlu.
Necid sekenesi:
Necid isimli Arap
kabilesinde yaşayanlar.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana, ancak dikkat edildiğin-
de anlaşılan ince söz ve mana.
Rahîm:
sonsuz şefkat ve merha-
met sahibi Allah.
Rahman:
ister mü’min, ister kâfir;
ister iyi isterse kötü olsun; rah-
meti bütün herkese yayılan ve
bütün yaratılmışların rızıklarını ve
geçim şekillerini içine alan rah-
metin sahibi Allah.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap.
sekene:
bir yerde oturanlar, sa-
kinler.
siyaset:
devlet idaresi; devlet ida-
resi ile ilgili esaslar.
sual:
soru.
taallûk etmek:
ilgilendirmek.
tahripkârâne:
tahrip ederek, yı-
karak.
tasallut:
musallat olma, hâkim
olma.
türbe:
mezar, kabir.
ufuk:
görüş, düşünüş derecesi,
düşünce gücü ve kavrayış ,anla-
yış.
Vehhabî:
Muhammed bin Abdul-
lah tarafından geçen asırda Ara-
bistan’da meydana getirilen ‹slâ-
mî bazı meselelerde ifrat eden
mezhep.
zalim:
zulmeden, haksızlık eden,
acımasız ve haksız davranan.
zaman-ı Sahabe:
Sahabe zamanı;
Sahabelerin yaşadığı dönem.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi,
İslâm dünyası.
an’ane:
gelenek, örf.
aziz:
çok değerli, izzetli,.
beyan etmek:
izah etmek,
açıklamak.
dair:
ait, ilgili.
daire-i nazar:
bakış, görüş
dairesi.
eazım-ı ‹slâm:
İslâm büyük-
leri.
ecdat:
cetler, atalar, dedeler.
ekserî:
çoğunluk.
esas:
usul ve kaideler.
faide:
fayda, yarar.
fitne:
karışıklık, imtihan.
hâdise:
vakıa, olay.
Haremeyn-i Şerifeyn:
Mek-
ke’de Kâbe’nin bulunduğu
cami ile Medine’de Peygam-
berimizin kabrinin bulunduğu
mescit.
Haricî:
Ehl-i sünnet yolundan
ayrılan, Hz Ali’ye karşı isyan
eden.
hatır:
gönül, kalb, saygı.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydalı, anlamlı ve yerli
yerinde oluş.
hürmetsizlik:
saygısızlık.
isabet:
dokunma, değme.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Öyle bir fitneden sakının ki, geldiği zaman içiniz-
den sadece zalimlere isabet etmez. (Enfal Suresi: 25.)
Mektubat | 615 |
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup