parçaları hükmüne geçiyor, iş’al ediyor, parlatıyor. Ve o
tazyikleri gören ve gayretin hararetiyle inbisat eden o
envar-ı kur’âniye, Barla yerine bu vilâyeti, belki ekser
memleketi bir medrese hükmüne getirdi. onlar beni bir
köyde mahpus zannediyor. zındıkların rağmına olarak,
bilâkis Barla kürsü-i ders olup, Isparta gibi çok yerler
medrese hükmüne geçti.
(1)
»
p
q
Hn
Q p
?r
°†n
a r
øp
e Gn
ò'
g! o
ór
ªn
ër
dn
G
®
bilâkis:
aksine, tersine.
ekser:
pek çok.
envar-ı kur’âniye:
Kur’ân nurları,
Kur’ân’ın saçtığı parıltılar, ışıklar.
gayret:
çalışma, çabalama.
hamd:
Allah’a karşı olan şükran
ve memnuniyetini onu överek
bildirme.
hararet:
sıcaklık, coşkunluk, he-
yecanlılık.
hükmüne geçmek:
değerinde ol-
mak, yerine geçmek.
hükmüne:
değerine yerine.
ihsan:
ikram, lütuf, bağış, yardım.
inbisat:
yayılma, açılma, gen-
leşme.
iş’al:
alevlendirme, tutuştur-
ma.
kürsü-i ders:
ders kürsüsü.
mahpus:
hapsedilmiş.
medrese:
ders okutulan yer,
okul.
memleket:
ülke, yurt, vatan.
Rab:
yaratan, besleyen, yetiş-
tiren, verdiği nimetlerle mah-
lûkatı ıslah ve terbiye eden
Allah.
rağmına:
rağmen, zıddına.
tazyik:
baskı, sıkıntı verme.
zannetme:
sanma.
zındık:
Allah’ı inkâr eden,
imansız, dinsiz.
1.
Allah’a hamd olsun. Bu Rabbimin fazlındandır. (Metnin “Elhamdülillah kısmı birçok ayette
geçmektedir. Sonraki kısım ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup
| 608 | Mektubat