süleyman’ın dere bahçesinde telif edildi. Ben ve tevfik
ile süleyman, bu sür’ate hayrette kaldık. Ve hakeza…
telifinde bu keramet-i kur’âniye olduğu gibi…
‹kincisi
: Yazmasında dahi fevkalâde bir sühulet, bir iş-
tiyak ve usanmamak var. Şu zamanda ruhlara, akıllara
usanç veren çok esbap içinde, bu sözlerden biri çıkar;
birden çok yerlerde kemal-i iştiyakla yazılmaya başlanı-
yor. Mühim meşgaleler içinde onlar her şeye tercih edi-
liyor. Ve hakeza…
Üçüncükeramet-iKur’âniye
: Bunların okunması dahi
usanç vermiyor. Hususan ihtiyaç hissedilse, okundukça
zevk alınıyor, usanılmıyor.
‹şte, siz dahi
dördüncübirkeramet-iKur’âniyeyi
ispat
ettiniz: Hüsrev gibi, kendine tembel diyen ve beş sene-
dir sözleri işittiği hâlde yazmaya cidden tembellik edip
başlamayan bir kardeşimiz, bir ayda on dört kitabı güzel
ve dikkatli yazması, şüphesiz dördüncü bir keramet-i es-
rar-ı kur’âniyedir. Hususan otuz üçüncü Mektup olan
otuz üç pencerelerin kıymeti tamamen takdir edilmiş
ki, gayet dikkatle ve güzel yazılmış. evet, o risale, mari-
fetullah ve iman-ı billâh için en kuvvetli ve en parlak bir
risaledir. Yalnız, baştaki pencereler gayet icmal ve ihti-
sar ile gidilmiştir. Fakat gittikçe inkişaf eder, daha ziya-
de parlar. zaten sair telifata muhalif olarak, ekser sözle-
rin başları mücmel başlar, gittikçe genişlenir, tenevvür
eder.
im
usanmak:
bıkmak, isteksiz hale
gelmek.
zaten:
esasen, aslında.
ziyade:
çok, fazla.
bahis:
mevzu, konu.
ekser:
pek çok.
esbap:
sebepler.
fevkalâde:
olağanüstü, nor-
malin üstünde.
gayet:
çok, son derece.
hakeza:
bunun gibi, benzeri.
hususan:
bilhassa, özellikle.
icmal:
kısaltma, özet.
ihtisar:
kısaltma, özetleme.
iman-ı billâh:
Allah’a iman.
inkişaf:
açılma, ortaya çıkma.
ispat:
doğruyu delil ile gös-
terme, kanıtlama.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
kemal-i iştiyak:
tam bir istek
ve arzu.
keramet-i esrar-ı kur’âniye:
Kur’ân sırlarının kerameti.
keramet-i
kur’âniye:
Kur’ân’ın kerameti.
kıymet:
değer.
marifetullah:
Allah’ı tanıma,
anlama, bilme.
meşgale:
iş, meşguliyet.
muhalif:
karşı, zıt.
mücmel:
özet olarak.
mühim:
önemli.
risale:
bir konuda yazılmış
küçük kitap.
sair:
diğer, başka.
sühulet:
kolaylık.
sür’at:
çabukluk, hız.
takdir:
beğenme, bir şeyin
değerini, kıymetini, lüzumu-
nu anlama.
telif:
kitap yazma.
telifat:
kaleme alınan eserler,
yazılanlar.
tenevvür:
nurlanma, aydın-
lanma.
tercih:
bir şeyi üstün tutma;
seçme.
usanç:
bıkkınlık, isteksizlik.
Mektubat | 601 |
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup