enva-ı zîhayat içinde en ziyade rızkın envaına muhtaç,
insandır. Cenab-ı Hak insanı bütün esmasına cami bir
âyine ve bütün rahmetinin hazinelerinin müddeharatını
tartacak, tanıyacak cihazata malik bir mu’cize-i kudret ve
bütün esmasının cilvelerinin vaziyetlerinin inceliklerini
mizana çekecek aletleri havi bir halife-i arz suretinde
halk etmiştir. onun için, hadsiz bir ihtiyaç verip, maddî
ve manevî rızkın hadsiz envaına muhtaç etmiştir. ‹nsanı,
bu camiiyete göre en âlâ bir mevki olan ahsen-i takvime
çıkarmak vasıtası, şükürdür. Şükür olmazsa, esfel-i safilî-
ne düşer, bir zulm-i azîmi irtikâp eder.
elhâsıl, en âlâ ve en yüksek tarik olan tarik-ı ubudiyet
ve mahbubiyetin dört esasından en büyük esası şükürdür
ki, o dört esas şöyle tabir edilmiş:
Dertarik-ıaczmendîlâzımamedçârçîz:
Acz-imutlak,fakr-ımutlak,şevk-imutlak,şükr-imutlakeyazîz!”
(1)
(2)
n
Ú
p
ªp
MGs
ôdG n
ºn
Mr
Qn
G =É n
j n
?p
àn
ªr
Mn
ôp
H n
øj
p
ôp
cÉs
°ûdG n
øp
e Én
ær
?n
©r
LG s
ºo
¡
s
?dn
G
(3)
o
º«
p
µ n
?r
G o
º«
p
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G =É n
æ n
à r
ªs
?n
Y É n
e s
’ p
G B É '
æn
d n
ºr
? p
Y n
’ n
?n
fÉn
ër
Ño
°S
n
øj
p
óp
eÉn
?r
Gn
h n
øj
p
ôp
cÉs
°ûdG p
óp
q
«°n
S m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óp
q
«°n
S '
¤n
Y r
ºu
?n
°Sn
h p
q
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G
(4)
n
Ú
p
e'
G n
Ú
p
©n
ªr
Ln
G =
p
¬p
Ñr
ën
°Un
h
p
¬p
d'
G '
=
¤n
Yn
h
(5)
n
Ú
p
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q! o
ór
ªn
?r
G p
¿n
G r
ºo
¡jn
ƒr
Yn
O o
ôp
N'
Gn
h
im
âciz
: güçsüz, zayıf.
acz-i mutlak
: sonsuz ve sınırsız
güçsüzlük, âcizlik.
ahsen-i takvim:
en güzel biçime
koyma; insanın en güzel surette
yaratılışı.
Âl ve ashabı:
aile ve arkadaşları.
alâ:
en üstün, yüce.
âlem:
dünya.
amed:
gelir, olur.
cami:
toplayan, içine alan; üzerin-
de gösteren.
camiiyet:
birçok manayı ve haki-
kati içermek, toplayıcı olmak.
cihazat:
cihazlar, maddî manevî
aletler, organlar.
cilve:
belirip görünme, yansıma.
çâr çîz:
dört şey.
elhâsıl:
özetle, kısacası.
enva:
çeşitler, türler.
enva-ı zîhayat:
canlı türleri, çe-
şitleri.
esfel-i safilîn:
aşağıların en aşağı-
sı.
esma:
adlar, isimler.
fakr:
fakirlik, muhtaçlık.
fakr-ı mutlak:
mutlak fakirlik,
yoksulluk, çaresizlik.
halife-i arz:
arzın halifesi, yeryü-
zünde bazı hususlarda Allah adı-
na hareket eden.
halk etmek:
yaratmak.
hamd:
Allah’a karşı olan şükran
ve memnuniyetini onu överek
bildirme, Allah’ın yüceliğini övme.
havi:
içine alan, içeren.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
anlamlı, faydalı ve yerli yerinde
oluş.
irtikâp etmek:
işlemek, yapmak.
maddî:
maddeye ait, cismanî.
mahbubiyet:
sevilecek hâlde bu-
lunma.
malik:
sahip.
mertebe:
derece.
mizana çekmek:
ölçmek, tart-
mak.
mu’cize-i kudret:
Cenab-ı Hakkın
kudretinin mu’cizesi.
muhakkak:
şüphesiz, kesinlikle.
mutlak:
kayıtsız, şartsız, kesin,
sonsuz.
müddeharat:
depolanmış şeyler.
noksan: eksik, kusur.
suret:
biçim, şekil.
şevk-i mutlak:
kayıtsız, şartsız
şevk; tam mutluluk ve sevinç, her
hâlükârda sevinç içinde olma.
şükr-i mutlak:
mutlak bir şükür
içinde olmak.
tabir:
ifade, yorumlama, açıkla-
ma.
tarik:
yol.
tarik-ı aczmendî:
Cenab-ı Hakka
karşı acz ve fakrını hissetme ve
bunu bildirme tarikı, yolu.
1.
Ey aziz kardeşim, Allah’a karşı âcizlik ve ihtiyacını hissetmek esasına dayanan bu yolda şu
dört şey lâzımdır: mutlak acz, mutlak fakr, mutlak şevk, mutlak şükür.
2.
Ey her şeye lâyıkıyla merhamet eden, merhametliliğin en yüce mertebesinde olan Allah’ım!
Rahmetinle bizi şükredenlerden eyle.
3.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok-
tur. Muhakkak ki Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
4.
Allah’ım! Şükür ve hamd edenlerin efendisi olan Efendimiz Muhammed’e (
ASM
), onun bü-
tün Âl ve Ashabına salât ve selâm eyle. Âmin.
5.
Onların duaları, “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun” sözleriyle sona erer. (Yunus Su-
resi: 10.)
tarik-ı ubudiyet:
Allah’a kul-
luk yolu.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık ol-
mayan şeylerden, her türlü
eksik ve noksandan uzak ve
yüce tutma, münezzeh say-
ma.
ziyade:
çok, fazla.
zulm-i azîm:
büyük zulüm.
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup
| 614 | Mektubat