Mektubat - page 624

Yedinci Risale olan Yedinci Mesele
W
(1)
n
¿ƒo
©n
ªr
én
j És
ªp
e l
ôr
«n
Nn
ƒo
g Gƒo
Mn
ôr
Øn
«r
?n
a n
?p
d '
òp
Ñn
a p
¬p
àn
ªr
Mn
ôp
Hn
h$G p
?r
°†n
Øp
H r
?o
b
ŞuMeseleyedi‹şarettir.
evvelâ, tahdis-i nimet suretinde birkaç sırr-ı inayeti iz-
har eden Yedi sebebi beyan ederiz.
bİRİNCİ SebeP:
eski Harb-i Umumîden evvel ve eva-
ilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat dağı
denilen meşhur Ağrı dağının altındayım. Birden o dağ
müthiş infilâk etti. dağlar gibi parçaları dünyanın her ta-
rafına dağıttı. o dehşet içinde baktım ki, merhum vali-
dem yanımdadır.
dedim: “Ana korkma! Cenab-ı Hakkın emridir; o ra-
hîm’dir ve Hakîm’dir.”
Birden, o hâlette iken, baktım ki, mühim bir zat bana
amirâne diyor ki: “‹’caz-ı kur’ân’ı beyan et.”
Uyandım, anladım ki, bir büyük infilâk olacak. o infi-
lâk ve inkılâptan sonra, kur’ân etrafındaki surlar kırıla-
cak. doğrudan doğruya kur’ân kendi kendini müdafaa
edecek. Ve kur’ân’a hücum edilecek; i’cazı onun çelik
bir zırhı olacak. Ve şu i’cazın bir nev’ini şu zamanda
amirâne:
emrederek.
beyan etmek:
izah etmek, açık-
lamak.
Cenab-ı Hak:
hakkın ta kendisi
olan, şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
evail:
önceler, başlangıçlar.
evvel:
önce.
evvelâ:
birinci olarak, ilk önce.
ferahlama:
sevinme, rahatlama.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla fay-
dalı, anlamlı, yerli yerinde yara-
tan, hikmet sahibi Allah.
hâlet:
hâl, durum.
Harb-i umumî:
Birinci Dünya Sa-
vaşı
hücum etmek:
saldırmak.
i’caz:
mu’cizelik, âciz bırakma.
‹’caz-ı kur’ân:
Kur’ân’ın mu’cizeli-
ği, Allah’ın sözü olması ve benze-
rinin yapılamaması.
infilâk:
patlama, şiddetli patlama.
inkılâp:
değişim, dönüşüm.
izhar:
açığa vurma, gösterme.
lütuf:
iyilik, ihsan, ikram.
merhum:
rahmete kavuşmuş, öl-
müş.
mesele:
konu.
meşhur:
tanınmış, adı yaygın.
müdafaa etmek:
savunmak.
mühim:
önemli.
müthiş:
dehşetli, korkunç.
nevi:
çeşit, tür.
Rahîm:
acıyan, koruyan, şef-
kat ve merhamet eden Allah.
Rahman:
ister mü’min, ister
kâfir; ister iyi isterse kötü ol-
sun; rahmeti bütün herkese
yayılan ve bütün yaratılmış-
ların rızıklarını ve geçim şekil-
lerini içine alan rahmetin sa-
hibi Allah.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara acıyıp bağışla-
ması, onlara maddî ve mane-
vî nimetler vermesi, onların
günahlarını silmesi.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
sur:
şehrin etrafına çekilen
kalın ve yüksek kale duvarı.
suret:
biçim, tarz, şekil.
sırr-ı inayet:
yardım sırrı.
tahdis-i nimet:
‹lâhî nimeti
şükrederek anlatma.
vakıa-i sadıka:
doğruluğu
şüphesiz olay, hâdise, vakıa.
valide:
ana, anne.
zat:
sayılan, değerli kişi, şahıs.
zırh:
demir ve telden yapılan
giysi türü korumalık.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Onlara söyle ki, ancak Allah’ın lütfuyla ve rahme-
tiyle ferahlasınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır. (Yunus Su-
resi: 58.)
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup
| 624 | Mektubat
1...,614,615,616,617,618,619,620,621,622,623 625,626,627,628,629,630,631,632,633,634,...1086
Powered by FlippingBook