Mektubat - page 633

meşhur
Mukaddemat-ı‹snaAşer
namıyla telvih nam ki-
tabında ancak hallettiği ve ancak havassa bildirdiği aynı
mesaili, kadere dair olan Yirmi Altıncı sözde, ‹kinci
Mebhasın iki sahifesinde tamamıyla, hem herkese bildi-
recek bir tarzda beyanı, eser-i inayet olmazsa nedir?
Hem, bütün ukulü hayrette bırakan ve hiçbir felsefe-
nin eliyle keşfedilemeyen ve sırr-ı hilkat-i âlem ve tılsım-ı
kâinat denilen ve kur’ân-ı Azîmüşşan’ın i’cazıyla keşfe-
dilen o tılsım-ı müşkülküşa ve o muamma-i hayretnüma,
Yirmi dördüncü Mektup ve Yirmi dokuzuncu sözün
ahirindeki remizli nüktede ve otuzuncu sözün, tahavvü-
lât-ı zerratın altı adet hikmetinde keşfedilmiştir. kâinat-
taki faaliyet-i hayretnümanın tılsımını ve hilkat-i kâinatın
ve akıbetinin muammasını ve tahavvülât-ı zerrattaki ha-
rekâtın sırr-ı hikmetini keşif ve beyan etmişlerdir; mey-
dandadır, bakılabilir.
Hem sırr-ı ehadiyet ile şeriksiz vahdet-i rububiyeti,
hem nihayetsiz kurbiyet-i ‹lâhiye ile nihayetsiz bu’diyeti-
miz olan hayretengiz hakikatleri kemal-i vuzuh ile on Al-
tıncı söz ve otuz ‹kinci söz beyan ettikleri gibi, kudret-i
‹lâhiyeye nispeten zerrat ve seyyarat müsavi olduğunu ve
haşr-i azamda umum zîruhun ihyası bir nefsin ihyası
kadar o kudrete kolay olduğunu ve şirkin hilkat-i kâinat-
ta müdahalesi imtina derecesinde akıldan uzak olduğunu
kemal-i vuzuh ile gösteren Yirminci Mektuptaki
(1)
l
ôj
p
ón
b m
Ar
?n
T pq
?o
c '
¤n
Y n
ƒo
gn
h
kelimesi beyanında ve üç temsili
havi onun zeyli, şu azîm sırr-ı vahdeti keşfetmiştir.
ve yokluğunu, geçmiş ve gelece-
ğini bilmesi, takdir ve tayin etme-
si.
kemal-i vuzuh:
tam bir açıklık.
keşif:
gizli bir şeyi bulma, bir sırrı
öğrenme.
kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen güç ve kuvveti.
kudret-i ‹lâhiye:
Allah’ın kudreti,
sonsuz güç ve iktidarı.
kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve şere-
fi yüce olan Kur’ân.
kurbiyet-i ‹lâhiye:
Allah’ın bütün
varlıklara son derece yakın olma-
sı.
mebhas:
bahis, konu, kısım, bö-
lüm.
mesail:
meseleler.
muamma:
anlaşılmaz, çözülmesi
güç iş, sır.
muamma-i hayretnüma:
hayret
uyandıran sır ve gizlilikler.
Mukaddemat-ı ‹sna aşer:
Sa’d-ı
Taftazanî’nin bir kitabı.
müdahale:
karışma, el atma.
müsavi:
denk, eşit.
nefis:
hayat, ruh, can.
nispeten:
göre, oranla.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana, ancak dikkat edildiğin-
de anlaşılan ince söz ve mana.
remiz:
işaret.
seyyarat:
gezegenler.
sırr-ı ehadiyet:
ehadiyet sırrı; Al-
lah’ın her bir varlıkta görülen bir-
lik tecellisinin sırrı.
sırr-ı hikmet:
hikmet sırrı, herke-
sin bilmediği gizli sebep.
sırr-ı hilkat-i âlem:
kâinatın ya-
ratılmasının sırrı, âlemin yaratıl-
masındaki hikmet, amaç, gaye.
sırr-ı vahdet:
birlik sırrı, Cenab-ı
Allah’ın umum eşyada birden te-
celli eden birliğinin sırrı.
şerik:
ortak.
şirk:
Allah’a ortak koşma, Al-
lah’tan başka yaratıcının bulun-
duğuna inanma.
tahavvülât-ı zerrat:
zerrelerin
değişmesi, atomların değişim dö-
nüşüm ve hareketleri.
telvih:
açıklama.
tılsım:
gizli sır.
tılsım-ı kâinat:
kâinatın tılsımı,
evrenin gizli sırrı, gizlilikleri.
tılsım-ı müşkülküşa:
müşkül ve
zor anlaşılır sır.
ukul:
akıllar, zihinler.
vahdet-i rububiyet:
varlıkları ya-
ratan, ihtiyaçlarını gideren yetişti-
ren ve onları uyum içinde sevk ve
idare eden Allah’ın, rububiyetinin
birliği.
zerrat:
zerreler, çok ufak parça-
lar, atomlar.
zeyil:
ek, ilâve.
zîruh:
ruh sahibi, canlı.
1.
Onun her şeye gücü yeter ve hiçbir şey Ona ağır gelmez. (Buharî, Ezan: 155, Teheccüt: 21,
Cihad: 133; Müslim, Zikir: 28, 30, 74, 75, 76.)
ahir:
son.
akıbet:
sonuç, netice.
beyan:
anlatma, açıklama,
bildirme, izah.
bu’diyet:
uzak.
eser-i inayet:
Allah’ın yardı-
mının eseri, sonucu.
faaliyet-i hayretnüma:
hay-
ret veren, hayranlık uyandı-
ran, her şey.
felsefe:
hikmet bilgisi.
hakikat:
gerçek, doğru.
harekât:
hareketler.
haşr-i azam:
en büyük diriliş,
öldükten sonra ahirette yeni-
den diriltilerek Allah’ın huzu-
runda toplanma.
havas:
okumuşlar, bilginler,
âlimler.
havi:
içinde bulunduran, içe-
ren.
hayretengiz:
hayret veren,
hayret içinde bırakan.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydalı, anlamlı ve yerli
yerinde oluş.
hilkat-i kâinat:
kâinatın ya-
ratılışı.
i’caz:
âciz bırakma.
ihya:
diriltme, hayat verme.
kader:
Cenab-ı Hakkın ezelî
ilmi ile, kâinatta olmuş ve
olacak bütün şeylerin varlık
Mektubat | 633 |
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup
1...,623,624,625,626,627,628,629,630,631,632 634,635,636,637,638,639,640,641,642,643,...1086
Powered by FlippingBook