Harika faziletlerini adîleştiriyorlar. Muhyiddin-i Arabî (
ks
)
gibi çok evliyayı inkâr ve tekfir ediyorlar.
Hem, Vehhabîler kendilerini Ahmed ibni Hanbel mez-
hebinde saydıkları için, Ahmed ibni Hanbel Hazretleri
bir milyon hadisin hafızı ve ravisi ve şiddetli olan Hanbe-
lî mezhebinin reisi ve halk-ı kur’ân meselesinde cihan-
pesendâne salâbet ve metanet sahibi bir zat olduğundan,
onun bir derece zahirî ve mutaassıbâne ve Alevîlere mu-
halefetkârâne mezhebinden din namına istifade edip, bir
kısım evliyanın türbelerini tahrip ediyorlar ve kendilerini
haklı zannediyorlar. Hâlbuki, bir dirhem hakları varsa,
bazen on dirhem ilâve ediyorlar.
‹kİNCİ NÜkte
Şu Vehhabî meselesinin âlem-i ‹slâmın an’anesi itiba-
rıyla nasıl ki üç esası var; öyle de, âlem-i insaniyet itiba-
rıyla dahi üç esası vardır:
Bi r inc i s i
: ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla,
nev-i beşerin hayat-ı içtimaiyesi noktasında bakılsa, gö-
rülüyor ki, hayat-ı içtimaiye-i siyasiye itibarıyla beşer bir-
kaç devri geçirmiş. Birinci devri vahşet ve bedevîlik dev-
ri, ikinci devir memlûkiyet devri, üçüncü devir esir devri,
dördüncüsü ecir devri, beşincisi malikiyet ve serbestiyet
devridir.
Vahşet devri, dinlerle, hükûmetlerle tebdil edilmiş, nim-
medeniyet devri açılmış. Fakat, nev-i beşerin zekileri
memlûkiyet:
kölelik.
mesele:
cevabı istenen soru, ko-
nu.
metanet:
sağlamlık, dayanıklılık,
kararlılık.
mezhep:
dinde tutulan yol.
muhalefetkârâne:
muhalefet
ederek, zıt ve aykırı davranırcası-
na.
mutaassıbâne:
taassup gösterir-
cesine, inanç ve geleneklerine
aşırı derecede bağlı olarak.
namına:
adına.
nazar:
bakış, görüş.
nev-i beşer:
insan nev’i, insanlık.
nimmedeniyet:
yarı medeniyet.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana, ancak dikkat edildiğin-
de anlaşılan ince söz ve mana.
ravi:
Peygamber Efendimizden
bir hadis ve haberi başkalarına
aktaran kimse.
reis:
başkan.
salâbet:
dayanma, sebat, ciddi-
yet.
serbestiyet:
rahat ve serbest ol-
ma hâli.
tahrip:
harap etme, yıkma.
tebdil:
değiştirme, dönüştürme.
tekfir etmek:
kâfirlikle suçlamak.
türbe:
mezar, kabir.
vahşet:
vahşîlik, ilkellik.
Vehhabî:
Muhammed bin Abdul-
lah tarafından geçen asırda Ara-
bistan’da meydana getirilen ‹slâ-
mî bazı meselelerde ifrat eden
mezhep.
zahirî:
görünürde.
zannetme:
sanma.
zat:
kişi, şahıs, fert.
adîleştirme:
basitleştirme, sı-
radanlaştırma.
âlem-i insaniyet:
insanlık
âlemi
âlem-i ‹slâm:
İslâm âlemi,
İslâm dünyası.
an’ane:
gelenek.
bedevîlik:
göçebelik
beşer:
insanlık.
cihanpesendâne:
dünyaya
meydan okurcasına.
devir:
zaman, dönem.
dirhem:
üç gram; parça.
ecir:
ücretle çalışan, ücretli,
işçi.
ehl-i dünya:
dünyaya dalıp,
ahireti düşünmeyen.
esir devri:
fert ve toplumsal
sömürgecilik dönemi.
evliya:
velîler, Allah dostları.
fazilet:
ilim, iman ve irfan iti-
barıyla olan yüksek derece,
üstünlük.
hadis:
Hz. Muhammed’e ait
söz, emir, fiil.
hafız:
ezberleyen.
hâlbuki:
oysa ki.
halk-ı kur’ân:
Kur’ân’ın yara-
tılması.
harika:
olağanüstü vasıflar
taşıyan ve hayranlık hissi
uyandıran şey.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, cemiyet hayatı.
hayat-ı içtimaiye-i siyasiye:
siyasî ve sosyal hayat.
hükûmet:
yönetim.
inkâr:
reddetme, kabul et-
meme, inanmama.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
itibarıyla:
bakımından, sayıl-
mak üzere.
malikiyet:
sahiplik, malik ve
sahip olma, serbest mülkiyet.
Mektubat | 617 |
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup