yapar. Ve bütün eşyayı dahi, o vahidiyet sırrıyla, bir tek
şey gibi icat eder, tasarruf eder, idare eder.
İşte, şu imdad-ı vahidiyet sırrıyladır ki, şu kâinatta ni-
hayet derecede mebzuliyet ve ucuzluk içinde, nihayet de-
recede sanatça ve kıymetçe yüksek ve âlî bir keyfiyet gö-
rünüyor.
•
İkincimenbaolanyüsr-ivahdet
: Yani, birlik usulüy-
le, bir merkezde, bir elden, bir kanunla olan işler, gayet
derecede kolaylık veriyor. Müteaddit merkezlere, müte-
addit kanuna, müteaddit ellere dağılsa, müşkülât peyda
eder.
Meselâ, nasıl ki bir ordunun bütün neferatının bir mer-
kezden, bir kanunla, bir kumandan-ı azam emriyle esa-
sat-ı teçhiziyeleri yapılsa, bir tek nefer kadar kolay olur.
eğer ayrı ayrı fabrikalarda, ayrı ayrı merkezlerde teçhi-
zatları yapılsa, bir ordunun teçhizine lâzım olan bütün as-
kerî fabrikalar, bir tek neferin teçhizatı için lâzım gelir.
demek, eğer vahdete istinat edilse, bir ordu, bir nefer ka-
dar kolay olur. eğer vahdet olmazsa, bir nefer, bir ordu
kadar, teçhizin esasatı cihetinde müşkülât peyda eder.
Hem bir ağacın meyvelerine, vahdet noktasında bir
merkeze, bir kanuna, bir köke istinaden madde-i hayati-
ye verilse, binler meyveler, tek bir meyve gibi kolay olur.
eğer her bir meyve ayrı ayrı merkeze raptedilse ve ayrı
ayrı yerden mevadd-ı hayatiyeleri gönderilse, her bir mey-
ve bütün ağaç kadar müşkülât peyda eder. Çünkü,
âlî:
yüce, yüksek.
cihet:
yön.
esasat:
esaslar.
esasat-ı teçhiziye:
lâzım olan esas
teçhiz ve donanımlar.
gayet:
son.
icat etmek:
vücuda getirmek, yok-
Y
irminci
m
ekTup
| 418 | Mektubat
tan yaratmak .
idare etmek:
yönetme, bir işi
yürütme, çekip çevirme.
imdad-ı vahidiyet:
kâinattaki
bütün varlıkların, yaratılmışla-
rın bir elden çıkmış olmasının,
kâinatta yapılan faaliyetlerde
sağladığı kolaylık, yardım ve
destek.
istinaden:
dayanarak.
istinat edilme:
dayandırılma.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar.
keyfiyet:
nitelik, durum, özel-
lik.
kumandan-ı azam:
en büyük
komutan.
madde-i hayatiye:
hayat için
lâzım olan madde.
mebzuliyet:
ucuzluk, bolluk.
menba:
kaynak.
mevadd-ı hayatiye:
hayat için
gerekli, zorunlu maddeler.
müşkülât:
güçlükler, zorluk-
lar.
müteaddit:
çeşitli, birden faz-
la.
nefer:
rütbesiz asker, er.
neferat:
rütbesiz askerler, er-
ler.
nihayet:
son.
peyda etmek:
meydana gel-
mek, ortaya çıkmak.
raptedilme:
bağlanma.
sır:
gizli hakikat.
tasarruf etme:
bir şeyin sahi-
bi olup idare etme, mülkünü
istediği gibi kullanma.
teçhiz:
cihazlama, donatma.
teçhizat:
cihazlar, donanım.
usul:
metot, yol, tarz.
vahidiyet:
birlik.
yüsr-i vahdet:
birliğin kolay-
lığı, bir işin bir elde ve bir mer-
kezde yapılmasının kolaylığı.