İkincisi
: Başta ebu nuaym
Delâil-iNübüvvet
’te, ehl-i
hadis haber veriyorlar ki: enes’in evindeki kuyuya, re-
sul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm tükürüğünü içine
atıp dua etmiş; Medine-i Münevvere’de en tatlı su o ol-
muş.
(1)
Üçüncüsü
: İbni Mace haber veriyor ki: Mâ-i zemzem-
den bir kova su, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma
getirdiler. Bir parça ağzına aldı, kovaya boşalttı. kova
misk gibi rayiha verdi.
(2)
Dördüncüsü
: İmam-ı Ahmed ibni Hanbel haber veri-
yor ki: Bir kuyudan bir kova su çıkardılar. resul-i ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm, içine ağzının suyunu akıtıp ku-
yuya boşalttıktan sonra misk gibi rayiha vermeye başla-
dı.
(3)
Beşincisi
: ricalullahtan ve İmam-ı Müslim ve ulema-i
mağribin mutemedi ve makbulü olan Hammad ibni sele-
me haber veriyor ki: resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâm, deriden bir tuluk su doldurup ağzına üflemiş, dua et-
miş. Bağladı, bir kısım sahabeye verdi: “Ağzını açmayı-
nız; yalnız abdest aldığınız vakit açınız” demiş. gitmişler,
abdest almak vaktinde ağzını açmışlar. görüyorlar ki, ha-
lis bir süt, ağzında da kaymak yağ.
(4)
İşte bu beş cüz’ü, bazıları meşhur, bazı da mühim
imamlar naklediyorlar. Bunlar ve burada nakledilmeyen-
lerle mecmuu, manevî tevatür gibi bir mu’cize-i mutlaka-
nın tahakkukunu gösteriyorlar.
Mektubat | 255 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
sı şeklinde tasdik edilmiş olması.
mecmuu:
bütünü, hepsi, toplamı.
Medine-i Münevvere:
Nurlu Me-
dine şehri.
meşhur:
tevatür derecesine vara-
mayan ve her nesilde ravisi iki-
den aşağıya düşmeyen hadisler.
misk:
bir cins güzel koku.
mu’cize-i mutlaka:
mutlak suret-
te olmuş mu’cize, meydana gel-
diğinden şüphe edilmeyen mu’ci-
ze.
mutemet:
itimat edilir, güvenilir.
mühim:
önemli.
nakil:
aktarma, anlatma.
rayiha:
hoş koku.
Resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rim ve Allah’ın insanlara bir elçisi
olan Hz. Muhammed.
Ricalullah:
Allah adamları, Allah
erleri, gayp erenleri.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü gör-
mekle şereflenen ve onun soh-
betlerine katılan mü’min kimse.
tahakkuk:
gerçekleşme, meyda-
na gelme.
tuluk:
deriden yapılmış su kabı.
ulema-i mağrip:
Batıda yetişmiş
âlimler, kuzeybatı Afrika ve Endü-
lüs âlimleri.
vakit:
zaman.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
cüz:
kısım, parça.
Delâil-i Nübüvvet:
Peygam-
ber Efendimizin (
ASM
) peygam-
berlik delilleri; Ebu Nuaym’ın
eserinin adı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehl-i hadis:
kendini hadis il-
mine vermiş olanlar.
halis:
saf, katıksız, temiz.
imam:
bir ilimde sözü delil
kabul edilebilecek derecede
derin ve geniş bilgi sahibi olan
âlim.
mâ-i zemzem:
zemzem su-
yu.
makbul:
kabul edilmiş olan,
reddedilmeyen, geçerli.
manevî tevatür:
bir toplulu-
ğa ait olayın o topluluğa ait
birisi tarafından nakledilmesi
ve bu naklin topluluğun diğer
fertleri tarafından yalanlanma-
mış olması, söyleyenin doğ-
ruluğunun, diğerlerinin susma-
1.
Kadı İyaz, Şifa, 1:331, 2:332.
2.
İbniMâce, 1:216, hadis no: 659; Kadı İyaz, Şifa, 1:332.
3.
İbniMâce, 1:2167; Fethu’r-Rabbanî, 22:667.
4.
Kadı İyaz, Şifa, 1:334.