• ezcümle, başta
Buharî
ve
Müslim
haber veriyorlar ki,
İbni Abbas’a şöyle dua etmiş:
(1)
n
?jp
hr
És
àdG o
¬r
ªu
?n
Yn
h p
øju
ódG p
‘ o
¬r
¡u
?n
a s
ºo
¡
s
?dn
G
duası öyle makbul olmuş ki, İbni Abbas “tercümanü’l-
kur’ân” ünvan-ı zîşanını ve “Habrülümme,” yani “Allâ-
me-i ümmet” rütbe-i âlîsini kazanmış. Hatta çok genç
iken, Hazret-i ömer onu ulema ve kudema-i sahabe
meclisine alıyordu.
(2)
• Hem, başta İmam-ı Buharî, ehl-i kütüb-i sahiha ha-
ber veriyorlar ki: enes’in validesi resul-i ekrem Aleyhis-
salâtü Vesselâma niyaz etmiş ki: “
Seninhadiminolan
Enes’inevlâtvemalıhakkındabereketleduaet
.” o da
dua etmiş,
(3)
o
¬n
àr
«n
£r
Yn
G Én
e »
p
a o
¬n
d r
?p
QÉn
Hn
h o
?n
ón
dn
hn
h o
¬n
dÉn
e r
ôp
ãr
cn
G s
ºo
¡
s
?dn
G
de-
miş. Hazret-i enes, ahir ömründe kasemle ilân ediyor ki:
“Ben kendi elimle yüz evlâdımı defnetmişim. Benim ma-
lım ve servetim itibarıyla da, hiçbirisi benim gibi mesut
yaşamamış. Benim malımı görüyorsunuz ki pek çoktur.
Bunlar bütün dua-i nebeviyenin bereketindendir.”
(4)
• Hem, başta İmam-ı Beyhakî, ehl-i hadis haber veri-
yorlar ki: Aşere-i Mübeşşereden Abdurrahman bin Avf’a,
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kesret-i mal ve be-
reketle dua etmiş. o duanın bereketiyle o kadar servet
kazanmış ki, bir defa yedi yüz deveyi yükleriyle beraber
fîsebilillah tasadduk etmiş.
(5)
İşte, dua-i nebeviyenin bereketine bakınız, “Bârekâl-
lah” deyiniz.
Mektubat | 247 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
evlât:
veletler, çocuklar.
ezcümle:
bu cümleden olarak,
meselâ.
fîsebilillah:
Allah yolunda, sırf Al-
lah rızası için.
habrülümme:
ümmetin âlimi. ha-
dim: hizmetçi, hizmet eden.
ilân etmek:
açıklamak, herkese
duyurmak.
kasem:
yemin, ant.
kesret-i mal:
mal çokluğu, mal
bolluğu.
kudema-i Sahabe:
Sahabelerin ile-
ri gelenleri, kıdemlileri, tecrübeli-
leri.
makbul:
kabul edilmiş olan, ge-
çerli.
meclis:
topluluk, görüşülecek bir
mesele için bir araya gelmiş in-
san topluluğu.
mes’ut:
saadetli, mutlu.
mübarek:
bereketli, hayırlı, uğur-
lu.
niyaz:
yalvarma, yakarma, rica.
Resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rim ve Allah’ın insanlara bir elçisi
olan Hz. Muhammed.
rütbe-i âlî:
yüksek rütbe, yüksek
derece.
servet:
zenginlik, varlık.
tasadduk:
sadaka verme.
tercümanü’l-kur’ân:
Kur’ân’ın ter-
cümanı.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
ünvan-ı zîşan:
şanlı ünvan.
valide:
ana, anne.
ahir:
son.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
allâme-i ümmet:
ümmetin en
büyük âlimi.
aşere-i Mübeşşere:
Peygam-
berimizin hayatta iken cennet
ile müjdelediği on Sahabî.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
bereket:
bolluk, hayırlılık, Al-
lah vergisi.
defnetmek:
gömmek.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
dua-i Nebeviye:
Peygamber
Efendimizin duası.
ehl-i hadis:
kendini hadis il-
mine vermiş olanlar.
1.
Allah’ım, Onu dinde bilgi ve ince anlayış sahibi yap ve ona ayetlerin yorumunu öğret.
2.
Buharî, 2:148; Kadı İyaz, Şifa, 1:327; Beyhakî, 6:192; Müsned, 1:264, 314, 328, 335.
3.
Allah’ım, onun malını ve çocuklarını çoğalt ve ona verdiklerini mübarek kıl.
4.
Buharî, 2:53, 100; Kadı İyaz, Şifa, 1:325; Müslim, 1:458, 4:1928; Müsned, 3:190, 6:430.
5.
Beyhakî, 6:192; Kadı İyaz, Şifa, 1:327.