Lem'alar - page 580

Ben yirmi yaşında iken tekrarla derdim: “eski zaman-
da mağaralara çekilen târikü’d-dünyalar gibi, ahir ömrüm-
de ben de bir mağaraya, bir dağa çekilip insanların ha-
yat-ı içtimaiyesinden çıkacağım.” Hem eski Harb-i Umu-
mîde, şark-ı şimalîdeki esaretimde karar vermiştim ki,
“Bundan sonra ömrümü mağaralarda geçireceğim. Ha-
yat-ı siyasiyeden ve içtimaiyeden sıyrılacağım. Artık ka-
rışmak yeter” derken, inayet-i rabbaniye, hem adalet-i ka-
deriye tecelli ettiler. kararımdan ve arzumdan çok ziyade
hayırlı bir surette, ihtiyarlığıma merhameten, o mutasav-
ver mağaralarımı hapishanelere ve inzivalara ve yalnızlık
içinde çilehanelere ve tecrid-i mutlak menzillerine çevir-
di. ehl-i riyazet ve münzevilerin dağlardaki mağaralarının
çok fevkinde Yusufiye medreseleri ve vaktimizi zayi et-
memek için tecrithaneleri verdi. Hem mağara faide-i uh-
reviyesini, hem hakaik-ı imaniye ve kur’âniyenin müca-
hidâne hizmetini verdi. Hatta ben azmetmiştim ki, arka-
daşlarımın beraatlerinden sonra, bir suç gösterip hapiste
kalacağım. Hüsrev ve Feyzi gibi mücerretler benim ya-
nımda kalsın ve bir bahane ile, insanlarla görüşmemek
ve vaktimi lüzumsuz sohbetlerle ve tasannu ve hodfüruş-
lukla geçirmemek için tecrit koğuşunda bulunacağım. Fa-
kat kader-i İlâhî ve kısmetimiz bizi başka çilehaneye sevk
ettiler.
r
¿n
G ?=` '
ùn
Yn
h @
(1)
*G o
?n
QÉn
àr
NG Én
ª«/
a o
ôr
«n
îr
dn
G
(2)
r
ºo
µ`n
d l
ôr
«n
Nn
ƒo
gn
h Ék
Är
«n
°TGƒo
gn
ôr
µn
J
sırrıyla, ihtiyarlığıma merhame-
ten ve hizmet-i imaniyede daha ziyade çalıştırmak için,
adalet-i kaderiye:
kaderin ada-
letle iş görmesi.
ahir ömür:
ömrün sonu.
arzu:
aşırı istek, heves.
azmetmek:
gayret sarf etmek.
bahane:
yalandan sebep.
beraat:
bir dava sonucunda temiz
ve suçsuz olduğu anlaşılmak.
çilehane:
çile çekilen yer, çile yeri.
ehl-i münzevi:
inzivaya çekilenler,
herkesten uzaklaşıp yalnız yaşa-
yanlar.
ehl-i riyazet:
fânî şeylerden nef-
sini çekenler.
esaret:
esirlik.
faide-i uhreviye:
ahiret için fay-
dalı olan.
fevk:
üst.
hakaik-ı imaniye ve Kur’âniy
e:
iman ve Kur’ân hakikatleri.
Harb-i Umumî:
1914-1918 yılları
arasındaki Birinci Dünya Savaşı.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal hayat.
hayat-ı siyasiye ve içtimaiye:
sosyal ve siyaset hayatı.
hizmet-i imaniye:
iman ve Kur’ân
hakikatlerinin ikna edici ve ilmî
delillerle anlaşılmasına hizmet
etme.
hodfüruş:
kendini beğendirmeye
çalışan.
inayet-i rabbaniye:
Allah’ın
inayeti.
inziva:
yalnız başına bir yere
çekilip dünya işleriyle uğraş-
mama.
kader-i İlâhî:
Allah’ın kader
kanunu.
kısmet:
nasip, kader.
lüzumsuz:
boş, gereksiz.
menzil:
yer, mekân.
merhameten:
acıyarak, mer-
hamet ederek.
mutasavver:
hayal edilen.
mücahidâne:
cihad ederek.
mücerret:
tecrit edilmiş, yal-
nız, tek.
ömür:
yaşayış, hayat.
sevk:
gönderme ,yollama.
suret:
biçim, tarz.
şark-ı şimalî:
kuzey doğu.
târikü’d-dünya:
dünya işlerini
bırakan.
tasannu:
yapmacık.
tecelli:
açılma, belirme.
tecrid-i mutlak:
tam bir yal-
nızlık.
tecrit:
hücre hapsi.
tecrithane:
tek başına kalınan
yer, hücre yeri.
zayi:
boşa geçirmek, kaybet-
mek.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Hayır, Allah’ın seçtiğindedir.
2.
Bazen da sevmediğiniz bir şey, hakkınızda hayırlı olur. (Bakara Suresi: 216.)
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
| 580 | Lem’aLar
1...,570,571,572,573,574,575,576,577,578,579 581,582,583,584,585,586,587,588,589,590,...1406
Powered by FlippingBook