İkinciMakam
W
’in binler esrarından altı sırrına dairdir.
İHTaR
: Besmelenin rahmet noktasında parlak bir nuru, sö-
nük aklıma uzaktan göründü. Onu kendi nefsim için nota suretin-
de kaydetmek istedim ve yirmi otuz kadar sırlar ile, o nurun etra-
fında bir daire çevirmek ile avlamak ve zaptetmek arzu ettim. Fa-
kat, maatteessüf, şimdilik o arzuma tam muvaffak olamadım; yir-
mi otuzdan beş altıya indi. “Ey insan!” dediğim vakit, nefsimi mu-
rat ediyorum. Bu ders kendi nefsime has iken, ruhen benimle mü-
nasebettar ve nefsi nefsimden daha hüşyar zatlara, belki medar-ı
istifade olur niyetiyle, On Dördüncü Lem’anın İkinci Makamı ola-
rak, müdakkik kardeşlerimin tasviplerine havale ediyorum. Bu
ders akıldan ziyade kalbe bakar; delilden ziyade zevke nazırdır.
W
(1)
l
Ë /
ôn
c l
ÜÉn
à`p
c s
»n
dp
G n
»p
?r
do
G
u
Êp
G GoD
ƒn
?n
Ÿr
GÉn
¡ t
`jn
G BÉ n
j r
ân
dÉn
b
(2)
p
º« /
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG $G p
º``````````° r
ùp
H o
¬s
fp
Gn
h n
ø'
ªr
«n
?o
°S r
øp
e o
¬s
fp
G
Şu makamda birkaç sır zikredilecektir.
BİrİNCİ Sır:
p
º« /
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG $G p
º```````° r
ùp
H
’in bir cilvesini
şöyle gördüm ki:
kâinat simasında, arz simasında ve insan simasında
birbiri içinde, birbirinin numunesini gösteren üç sikke-i
rububiyet var.
arz:
yer, dünya.
arzu:
aşırı istek, heves.
besmele:
Bismillâhirrahmanirra-
hîm (Rahman ve Rahîm olan Al-
lah’ın adıyla.) cümlesinin adı.
cilve:
görüntü, tecelli.
dair:
alâkalı, ait, ilgili.
delil:
bir meseleyi ispata yarayan
şey, bürhan.
esrar:
sırlar.
has:
mahsus.
havale:
bırakma.
hüşyar:
uyanık, akıllı, zeki.
ihtar:
uyarı.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
lem’a:
parıltı.
maatteessüf:
ne yazık ki...
makam:
durak.
medar-ı istifade:
faydalanma va-
sıtası.
murat:
arzu.
muvaffak:
başarılı.
müdakkik:
inceden inceye dik-
katle araştıran.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
nazır:
yönelik.
nefis:
kendi, şahıs.
niyet:
maksat.
nota:
özlü düşünce.
numune:
örnek, misal.
nur:
parıltı, ışık.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara acıyıp bağışla-
ması, onlara maddî ve mane-
vî nimetler vermesi.
ruhen:
ruh bakımından, ruh
yönünden.
sikke-i rububiyet:
Rububiyet
sikkesi; Cenab-ı Hakkın her
mahlûka muhtaç olduğu şey-
leri vermesi, onları terbiye ve
idare etmesi.
sima:
yüz.
sır:
herkesin bilmediği gizli
şey.
suret:
biçim, görünüş.
tasvip:
münasip görme, uy-
gun bulma.
zapt:
kaydetme.
zat:
kişi, şahıs.
zikir:
anma.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Mektubu alan Belkıs, “Ey kavmimin ileri gelenleri,” dedi. “Bana mühim bir mektup bırakıldı.
2.
Süleyman’dan geliyor ve Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlıyor.” (Neml Suresi: 29-
30.)
o
n
d
ördÜncÜ
l
em
’
a
| 254 | Lem’aLar