büruc-i semaviye, arzın medar-ı senevîsinden temessül
edecek. Ve o hâlde küre-i arz her ayda büruc-i semavi-
yenin birinin gölgesinde ve misalindedir. güya arzın me-
dar-ı senevîsi bir âyine hükmünde olarak, semavî burçlar
onda temessül ediyor.
İşte bu vecihle, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm,
sabıkan zikrettiğimiz gibi, bir defa
(1)
p
Qr
ƒ s
ãdG n
¤n
Y
bir defa
(2)
p
äƒo
?r
G n
¤n
Y
demiş. evet, mu’cizülbeyan olan lisan-ı nü-
büvvete yakışır bir tarzda gayet derin ve çok asır sonra
anlaşılacak bir hakikate işareten bir defa
p
Qr
ƒ s
ãdG n
¤n
Y
demiş.
Çünkü, küre-i arz, o sualin zamanında sevr Burcunun mi-
salinde idi. Bir ay sonra yine sorulmuş,
p
äƒo
?r
G n
¤n
Y
demiş.
Çünkü, o vakit küre-i arz Hut Burcunun gölgesinde imiş.
İşte, istikbalde anlaşılacak bu ulvî hakikate işareten ve
küre-i arzın vazifesindeki hareketine ve seyahatine ima-
en ve semavî burçlar, güneş itibarıyla muattal ve misafir-
siz olduklarına ve hakikî işleyen burçlar ise küre-i arzın
medar-ı senevîsinde bulunduğuna ve o burçlarda vazife
gören ve seyahat eden küre-i arz olduğuna remzen,
(3)
p
äƒo
?r
G n
h Q r
ƒ s
ãdG n
¤n
Y
demiştir.
(4)
p
ÜG n
ƒ°s
üdÉp
H o
º n
?r
Yn
G *Gn
h
Bazı kütüb-i İslâmiyede sevr ve huta dair acip ve haric-i
akıl hikâyeler, ya İsrailiyattır veya temsilâttır veya bazı
muhaddislerin tevilâtıdır ki, bazı dikkatsizler tarafından
acip:
şaşılan ve hayret uyandıran
şey, garip.
aleyhissalâtü vesselâm:
“Salât ve
selâm onun üzerine olsun,” anla-
mında Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in (asm)
arz:
yer, dünya.
asır:
yüzyıl.
âyine:
ayna.
burç:
güneş sisteminde yer alan
on iki takım yıldızdan her biri.
büruc-i semaviye:
gökteki yıldız
burçları.
dair:
alâkalı, ait.
gayet:
son derece.
güya:
sanki.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
haric-i akıl:
akıl dışı.
Hut Burcu:
balık burcu.
hut:
balık.
hükmünde:
yerinde, değerinde.
imaen:
ima ile, işaret ederek.
İsrailiyat:
zamanla hurafeye dö-
nüşmüş. Yahudilikten kalma hikâ-
yeler, hâdiseler. İsrailoğullarına
mahsus hikâyeler.
istikbal:
gelecek.
işareten:
işaret ederek.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
kütüb-i İslâmiye:
İslâmî kitaplar.
lisan-ı nübüvvet:
nübüvvet, pey-
gamberlik dili.
medar-ı senevî:
dünyamızın bir
senede döndüğü yörünge.
misal:
benzer, örnek.
misal:
yerinde, görüntü.
mu’cizülbeyan:
açıklama ve izah-
ları mu’cize olan, beyanı herkesi
âciz bırakan.
muattal:
kullanılmaz, boş.
muhaddis:
hadis ilmiyle uğra-
şan âlim, hadis âlimi.
remzen:
işaret ederek, işaret
yoluyla.
resul-i ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (asm).
sabıkan:
evvelce, bundan ön-
ce.
semavî:
gök ile ilgili.
Sevr Burcu:
Boğa Burcu.
sevr:
boğa.
seyahat:
yolculuk.
sual:
soru.
tarz:
biçim, şekil.
temessül:
bir şekil ve surete
girme, cisimlenme.
temsilât:
temsiller, örneklen-
dirmeler.
tevilât:
teviller, yorumlar.
ulvî:
yüksek, yüce.
vazife:
görev.
vecih:
yön, cihet.
zikir:
anma, bildirme.
1.
Öküz üzerindedir.
2.
Balık üzerindedir.
3.
Öküz ve balık üzerindedir.
4.
Allah doğrusunu daha iyi bilir
o
n
d
ördÜncÜ
l
em
’
a
| 250 | Lem’aLar