kazanmak için, Hazret-i peygamberin (
AsM
) Mısır azizi
Mukavkıs’a yazdığı mektup, eski Mısırlılara ait kitaplar
içinde bulunarak İstanbul’a gönderilmiş. Bu mektubun fo-
toğrafla alınan aynının bir sureti, o gecenin gündüzünde
bize geldi, o geceki liste hâdisesine tevafuk etti. Bunda
şüphemiz kalmadı ki, saklı olan o listenin kendi kendine
orada bulunması, bu mektub-i nebeviyenin gelmesine bir
istikbal ve bir işaret idi.
İşte o günlerde Hazret-i peygamber (
AsM
) rüyada risa-
le-i nur’la münasebettar görülmesi ve mektup da aynı va-
kitte gelmesi, o günlerde telif edilen hastalara ait yirmi
beş devâ-i maneviyeyi beyan eden Yirmi Beşinci lem’a
ve iktisada ait on dokuzuncu lem’a ve onların akabinde
ihtiyarlara ait yirmi altı ricayı beyan eden Yirmi Altıncı
lem’anın telif zamanlarına tevafuk etmesi şüphe bırak-
mıyor ki, bu üç risale, Hazret-i peygamberin (
AsM
) mak-
buliyetine mazhar olmuş.
Yine Risale-i Nur’la münasebeti tahakkuk eden hâdi-
selerden birisi de şudur ki:
risale-i nur’un Isparta’ya medar-ı bereket olduğunu
çok emarelerle gördük ve görüyoruz. ezcümle, Şükrü
efendi hem kendi köşkünü, hem merhum kardeşi nuri
efendinin köşkünü risale-i nur’un ders ve telifine verdi-
ği zaman, onun şehirdeki evine muttasıl büyük bir haliçe
binası ateş aldı. Bütün o büyük bina yandığı hâlde, Şük-
rü efendinin evine sirayet etmedi. Hatta yanan haliçe bi-
nasının müştemilâtından olup, haliçe binası ile Şükrü
efendinin hanesine bitişik olan ahşap odunluk dahi
akabinde:
peşi sıra, ardı sıra.
aziz:
vali; Mısır valisi
beyan eden:
açıklayan, izah eden.
deva-i maneviye:
manevî bir ilâç.
emare:
alâmet, belirti.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
hâdise:
olay.
haliçe binası:
halı fabrikası bina-
sı.
iktisat:
tutumluluk, tasarruf.
S
ekizinci
l
em
’
a
| 130 | Lem’aLar
istikbal:
karşılama; gelecek
zaman.
lem’a:
parıltı.
makbuliyet:
kabul görmüş,
geçerlilik.
mazhar olmak:
erişmek, ka-
vuşmak.
medar-ı bereket:
bereket se-
bebi, bolluk vesilesi.
mektub-i Nebeviye:
Hz. Pey-
gamberin (asm) mektubu.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş.
muttasıl:
bitişik.
münasebet:
alâka, yakınlık.
münasebettar:
alâkalı, ilgili.
müştemilât:
bir şeyin içine al-
dığı şeyler.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sirayet etme:
bulaşma, yayıl-
ma.
suret:
nüsha, kopya.
tahakkuk:
gerçekleşme, mey-
dana gelme.
telif edilen:
yazılan kitap.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
tevafuk:
uygun gelme.