Sani yen:
konya’daki rıfat Filiz kardeşimizin mektu-
bunda, bazı sofîlerin bize hafif tenkitlerinin hiç ehemmi-
yeti yoktur. sakın müteessir olmasınlar. Hiçbir vecihle
mukabele etmesinler. Şimdi ehl-i imanın, hususan ehl-i ta-
rikatın ve bilhassa şahsıma ait tenkitlerini bir nevi nasi-
hat ve bir nevi iltifat telâkki ederim. onlara hakkımı he-
lâl ediyorum. Şimdi ehl-i ilhadın bize dehşetli zararlarına
karşı, kardeşlerimiz olan ehl-i imanın gayet hafif, şahsı-
ma karşı tenkitlerini bir nevi ikaz ve bizi ihtiyata sevk için
bir dostluk telâkki ediyorum.
Sa l i sen:
Bu yakında Afyon’da haftalık gazeteler, giz-
li münafıkların tahrikiyle beni de, alâkamız olmadığı bir
şeye münasebettar göstermiş. Buradaki nurcular da onu
tekzip ettiler. Merak edilecek bir şey değildir. Medrese-
tüzzehra erkânlarının harika ve müessir ve âlem-i İslâm’a
menfaatli hizmet-i nuriyelerini bütün ruhucanımızla teb-
rik ediyoruz. Umum kardeşlerimize ve hemşirelerimize
binler selâm eder, dua eder ve dualarınızı istiyorum.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
SaidNursî
ì®í
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
bilhassa:
özellikle.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehl-i ilhad:
ilhad ehli, doğru mes-
lek ve dinden, hak yolundan çıkıp
bâtıl yola sapan imansızlar, din-
sizler.
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri, İslâm dinini kabul edenler.
erkân:
ileri gelenler.
gayet:
son derece.
harika:
olağanüstü.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
ikaz:
uyarı.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
çevirip bakma.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
menfaat:
fayda.
müessir:
tesirli.
münafık:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizlediği
halde Müslüman görünen.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
nasihat:
öğüt; doğruya, iyiye,
güzele sevk etmek için yapı-
lan konuşma.
nevi:
çeşit.
salisen:
üçüncü olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sevk:
yöneltme.
tahrik:
bir kimseyi kötü bir iş
yapması için ileri sürme, kış-
kırtma.
tebrik:
kutlama. uğurlu, ha-
yırlı, mübarek olmasını dileme.
tekzip:
yalanlama, yalan ol-
duğunu söyleme.
telâkki:
anlama, kabul etme.
tenkit:
eleştirme.
umum:
bütün.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
| 560 | Emirdağ Lâhikası – ıı