Hem bu defa Hüsrev’in mektubunda zübeyir’in nazif’e
göndereceği pusulayı oraya sehven gönderdiğini anladım.
Hüsrev’in de küçük bir sehvi var. Çünkü Yirmi dördün-
cü Mektup değil, Yirmi dördüncü sözün onuncu aslına
dair nazif’e bir kısacık mektubum vardı. sureti burada
kalmamıştı. onuncu Aslın suretini nazif’e gönderip o pu-
sulanın suretini bize göndermesi için demiştim. Hâlbuki
onuncu Aslı sehven size göndermiş. Fakat gayet parlak,
uzun istidası, bu küçücük sehvini hiçe indirdi, affettirdi.
Bu meselenin sırrı budur. nazif büyük bir hayır yapmak
için nurcuların ehemmiyetli bir virdi olan Cevşenü’l-ke-
bir’i makine ile teksir etmiş. Bunun sevabına dair, haşiye-
sindeki pek harika ve müteşabih hadislerden faziletine da-
ir olan parçayı beraber teksir etmek için bana yazmıştı.
Ben de dedim: otuz beş seneden beri hergün Cevşen’i
okuduğum hâlde o haşiyeyi üç dört defadan ziyade oku-
madım. onun için onun aynı münasip olmaz. tâ muarız
ve zındıklar itiraz parmaklarını uzatmasınlar. İnşaallah ya-
kında o mübarek Cevşenü’l-kebir nurcuları şevkiyle ten-
vir edecek.
Sa l i sen:
Ankara ve İstanbul üniversite nurcuları İs-
tanbul’da iki bin adet
Rehber
’i tab ediyorlar. zannımca
büyük
Rehber’
dir. daha iyi. İnşaallah gençlere büyük bir
rehber olur. kılınç Hacı Ali’ye Medresetüzzehra ile
münasebettar olmak için siz yazınız ki:
Asa-yıMûsa
’yı
edip âlimler, güzelce tercüme etsinler. tâ o tercüme
âdet:
rakam, tane, miktar.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
asa-yı mûsa:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin bir eseri.
Cevşen:
dua mecmuası.
Cevşenü’l-kebir:
büyük zırh anla-
mındaki Hz. Muhammed (asm)
Efendimize vahiyle gelen, Esma-i
Hüsna’yı içine alan emsalsiz bir
münacat ve benzersiz bir dua.
dair:
alakalı, ilgili.
ehemmiyetli:
önemli.
fazilet:
değer, meziyet, iman ve
irfan itibariyle olan yüksek derece.
gayet:
son derece.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiil veya Hz. Peygambe-
rin onayladığı başkasına ait söz, iş
veya davranış.
harika:
olağanüstü.
haşiye:
dipnot.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
| 552 | Emirdağ Lâhikası – ıı
nasında kullanılan bir dua.
istida:
dilekçe.
itiraz:
kabul etmediğini belir-
tip karşı çıkma.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
mesele:
konu.
muarız:
muhalefet eden, karşı
çıkan, muhalif.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
münasip:
uygun.
müteşabih:
manası açık olma-
yan, mecazî manaya elverişli
olan ayet ve hadisler.
pusula:
kısa mektup.
salisen:
üçüncü olarak.
sehiv:
hata, yanlış.
sehven:
yanlışlıkla, yanılarak,
hataen.
sır:
gizli hakikat.
suret:
nüsha, kopya.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
tab:
kitap basma, kitap bas-
kısı, baskı.
teksir:
çoğaltma, çoğaltma
makinesi.
tenvir:
bir şey hakkında bilgi
verme, bir konu hakkında baş-
kalarını aydınlatma.
virt:
zikir; belli zamanlarda,
belli sayıda, belli duaların zikir
olarak belli biçimde ve düzenli
şekilde okunması.
zan:
sanma, kesin olarak bil-
meksizin kuvvetli ihtimalle
hükmetme.
zındık:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden,
imansız, münkir.
ziyade:
çok, fazla.